Futbolun sadece sahada değil, aynı zamanda masada da oynandığını bilmeyen kaldı mı? FIFA geçtiğimiz günlerde, 2025 yazında Amerika’da düzenlenecek genişletilmiş Kulüpler Dünya Kupası’nda görev alacak hakemleri açıkladı. Tam 41 ülkeden 117 hakem ve yardımcı hakem bu listeye girdi. Ama bir eksikle: Türkiye yine yoktu.
Bunu sadece bir spor haberi gibi geçiştirmek, asıl meseleyi görmemek olur. Çünkü burada eksik olan sadece bir hakem değil; burada eksik olan vizyon, liyakat ve uluslararası saygınlıktır.
Cüneyt Çakır’dan Sonra Boşluk Derinleşti
Zamanında Avrupa’nın en zorlu maçlarına çıkan, Dünya Kupası’nda görev alan Cüneyt Çakır’ın mirası bugün hâlâ üzerine oturulmamış bir koltuk gibi duruyor. Çakır’ın ardından hakemlik kurumunun içine düştüğü kriz, artık sadece iç sahaya değil, dış dünyaya da sirayet ediyor. Türkiye’den bir hakemin FIFA listesine girememesi, futbolumuzun dışa dönük yüzünün ne kadar solgun hale geldiğini gösteriyor.
Oysa bu turnuva sıradan bir organizasyon değil. Amerika gibi futbolun global pazarda yeniden tasarlandığı bir ülkede, dev kulüplerin ve markaların buluştuğu yeni nesil bir vitrin olacak. Bu vitrinde Türk hakemlerinin olmaması, sadece o hakemlerin değil; tüm futbol sistemimizin görünmezliğidir.
Mesele Hakem Değil, Mesele Sistem
FIFA’nın listesine bakıyorsunuz; İngiltere, Fransa, Japonya, Suudi Arabistan, Güney Kore, hatta bazı Afrika ülkeleri bile temsilci göndermiş. Çünkü onlar sistem kurmuş. Bizdeyse hakemlik sistemi, son yıllarda adeta “görevden alma – iade – yeniden görevlendirme” döngüsüne sıkıştı. Merkez Hakem Kurulu (MHK) değişiyor, ama zihniyet aynı kalıyor. Liyakat yerine siyaset, tecrübe yerine sadakat ön plana çıktıkça, bu tabloda değişen bir şey olmuyor.
Kendi liginde güvenilmeyen hakemin, FIFA tarafından niye çağrılsın ki?
“FIFA Listesi” Aynaya Bakma Fırsatıdır
Bu gelişmeyi sadece bir liste olarak görmek, büyük bir yanılsamadır. Bu, Türk futbolunun uluslararası arenadaki itibarının barometresidir. Türk hakemliği, Avrupa’da artık “güvenilir” ya da “elit” bir marka değil. Ne UEFA’da önemli finallere atanıyoruz, ne de FIFA’nın büyük turnuvalarında yer bulabiliyoruz.
Dahası, bu sadece hakemlikle sınırlı değil. Bugün Türk kulüpleri Avrupa’da başarıya hasret, milli takım turnuvalara zar zor gidiyor, yöneticilerimiz uluslararası federasyonlarda etkisiz. Türkiye, futbolun küresel masasında koltuğunu kaybediyor. Ve o koltuk bir daha kolayca geri alınmıyor.
Çözüm Nerede?
Çözüm; şeffaf, bağımsız ve liyakat temelli bir futbol düzeni kurmakta. MHK’dan başlayıp, TFF’ye kadar uzanan bir reform ihtiyacı var. Genç hakemlerin önü açılmalı, eğitimleri evrensel standartlara çekilmeli. Lobi eksikliği giderilmeli, uluslararası ilişkiler yeniden kurulmalı. Ama her şeyden önce, bu işi gerçekten bilen ve futbolun ruhuna saygı duyan insanlar işin başına getirilmeli.
Yoksa biz daha çok “listelerde adımız yok” haberi yazarız. Dünya Kupası oynanır, biz yine tribünde oturur, “niye biz yokuz?” diye kendi kendimize sorarız.
Futbol artık sadece topun döndüğü yerde değil; fikrin, prestijin ve aklın döndüğü yerde kazanılıyor.
YORUMLAR