Amerikan Futbolu Saha Dışında Kazanıyor
Hasan Çelik/Türk USA News
yayınladığı yeni rapora göre, dünyanın en değerli 50 futbol kulübünden 19’u ABD merkezli Major League Soccer (MLS) takımları oldu. Bu sayı, Avrupa’nın önde gelen liglerinden La Liga, Serie A, Bundesliga ve Ligue 1’in toplamını geride bırakıyor.
Daha önce futbol kulüplerinin milyar dolarlık değerlemelere ulaşması, genellikle uluslararası başarılar, Şampiyonlar Ligi performansı ve büyük taraftar kitlesine sahip olmakla ilişkilendiriliyordu. Ancak MLS kulüpleri, geleneksel başarı kriterlerinin dışında bir değerleme modeliyle öne çıkıyor.
Sportico’nun değerlendirmesinde, kulüplerin maç günü gelirleri, ticari kazançları ve yayın anlaşmaları dikkate alınıyor. Ancak MLS kulüplerinin hızlı değer artışının temelinde stadyum yatırımları, gayrimenkul projeleri ve sabit gelir sağlayan iş modelleri yer alıyor.
Gayrimenkul ve Ticari Model Farkı Yaratıyor
2020 yılında kurulan Inter Miami, kısa sürede en değerli kulüpler arasına girmeyi başardı. Kulübün değerlemesinde, inşa edilmekte olan Miami Freedom Park isimli stadyum ve çevresindeki ticari alanlar büyük rol oynuyor. Oteller, ofisler, perakende mağazaları ve eğlence alanlarını içeren proje, kulübü sadece bir spor organizasyonu değil, kapsamlı bir yatırım platformuna dönüştürüyor.
Benzer şekilde Los Angeles FC (LAFC) de, Banc of California Stadyumu ile entegre bir emlak stratejisi izliyor. MLS kulüpleri kiracı olmak yerine mülk sahibi olarak faaliyet gösteriyor, bu da uzun vadeli mali istikrar sağlıyor.
Avrupa Kulüplerine Kıyasla Risk Düşük
Avrupa’daki kulüpler, lig performanslarına bağlı olarak büyük gelir dalgalanmalarına maruz kalıyor. UEFA organizasyonlarına katılım, kulüp değerlemesi üzerinde doğrudan etkili. Ayrıca Avrupa liglerinde küme düşme riski, yatırımcı açısından önemli bir belirsizlik unsuru oluşturuyor.
MLS’de ise bu tür riskler bulunmuyor. Ligin kapalı yapısı sayesinde terfi ve düşme sistemi yer almıyor. Yeni kulüplerin lige katılımı için ödedikleri yüz milyonlarca dolarlık genişleme ücretleri, mevcut kulüplerin değer tabanını güçlendiriyor. En son örnekte San Diego FC, lige katılmak için 500 milyon dolarlık bir ödeme gerçekleştirdi.
Yerel ve Küresel Gelir Kaynakları Genişliyor
MLS kulüpleri, yerel pazarlarda sponsorluk ve isim hakkı anlaşmalarıyla gelirlerini artırıyor. New York Red Bulls’un stadyumu yakın zamanda Sports Illustrated ile yapılan 13 yıllık bir anlaşmayla yeniden adlandırıldı. Inter Miami ise Lionel Messi transferi sonrası ticari gelirlerinde büyük artış yaşadı. Kulüp, Messi sonrası dönemde 200 milyon dolardan fazla yeni sponsorluk anlaşması imzaladı.
Apple ile yapılan 10 yıllık, 2.5 milyar dolarlık küresel yayın anlaşması ise MLS’nin tüm yayın içeriğini tek bir platformda toplayarak, lig genelinde dijital bir medya kontrolü sağlamasına olanak tanıyor.
Değerlendirme: Sahada Değil, Sistemle Kazanıyorlar
MLS kulüpleri, sahadaki performansla değil, kurdukları iş modeliyle ön plana çıkıyor. Sportico verilerine göre Inter Miami’nin değeri Messi’nin gelişiyle birlikte yüzde 17 arttı. Ancak bu sadece tek bir kulübe değil, lig genelinde dikkat çeken bir büyümeye işaret ediyor.
Uzmanlara göre MLS’nin finansal modeli, Avrupa kulüpleri için de örnek teşkil etmeye başladı. Artan maliyetler, yayın gelirlerindeki durağanlık ve performansa bağlı gelir belirsizlikleri nedeniyle Avrupa’daki kulüpler çeşitlendirme stratejileri arayışında.
Sezon sonunda düşmenin olmadığı MLS Ligi’nde, parayı bulup getirenin Lige yükseldiği bir ülkede sanırım bunlar normal diyeceksiniz. Artık milyar dolarlık kulüpler sadece Madrid, Manchester veya Milano’da değil; Nashville, Kansas veya Orlando gibi şehirlerde de yükseliyor. Amerikan futbol modeli, küresel spor ekonomisinin yeni yol haritasını çizmeye aday.
