Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ
İbrahim KURTULUŞ

Türkiye’nin En Sadık Kardeşi – Pakistan ile Ebedi Bağ

Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun ve köklü tarihinde, Pakistan adının altın harflerle yazılmadan yazılamayacak özel bir sayfa vardır. Bu, sınırların ötesinde bir kardeşliğin, kandan daha derin bir sevginin ve her fırtınayı atlatan bir dayanışmanın hikayesidir. Bu kalıcı dostluğun birçok parlak örneği arasında, Abdurrahman Peşaveri’nin hayatı ve mirası, bir kahraman, bir gazeteci, bir asker ve hepsinden önemlisi, Türkiye’nin sadık bir dostu olarak dimdik ayaktadır.

1886’da, o zamanlar Britanya Hindistanı’nın bir parçası olan Peşaver’de doğan Abdurrahman Peşaveri, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karanlık dönemlerinden birinde ona destek olmak için rahat ve ayrıcalıklı bir hayat bıraktı. Balkan Savaşları sırasında Osmanlı’nın yardım çağrısına yanıt veren ilk Hint alt kıtası sakinlerinden biriydi. İlk olarak yaralı Osmanlı askerlerini tedavi etmek için bir sağlık ekibinin parçası olarak seyahat etti, ancak bu sefer Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı sırasında çağrı tekrar geldiğinde tereddüt etmedi. Bir doktor veya gazeteci olarak değil, Türk kardeşleriyle omuz omuza, Anadolu topraklarını yabancı işgalcilerden savunan bir asker olarak geri döndü.

Peşaveri, Türk Kurtuluş Savaşı’nı takip eden Hint alt kıtasından ilk savaş muhabirlerinden biri oldu. Sonunda Mustafa Kemal Atatürk onu Afganistan’a Türkiye Büyükelçisi olarak atadı; bu görev, Türkiye ile Müslüman dünyası arasındaki karşılıklı güven ve hayranlığı simgeliyordu.

Ancak Peşaveri bu sevgide yalnız değildi. Ülkeleri doğmadan çok önce Türkiye’yi sadece bir müttefik değil, aynı zamanda bir aile olarak gören milyonlarca Pakistanlının ruhunu taşıyordu. I. Dünya Savaşı sırasında, Hint alt kıtasının anneleri, kız kardeşleri ve kızları, mehirlerini (çeyizlerini), altın bileziklerini ve nesilden nesile aktarılan yadigarlarını bıraktılar. Gözlerini kırpmadan, hazinelerini hayırseverlikten değil, sevgiden İstanbul’a gönderdiler. Bu an, Pakistan halkının özverili, onurlu ve Türkiye’ye sonsuza dek sadık ruhunu tanımladı.

Yüz yıl sonra, bu kutsal bağ hâlâ kopmuyor.

Daha yakın zamanda, Türkiye’nin güneydoğusunda on binlerce can kaybına yol açan yıkıcı depremler sırasında, ilk tepki verenler yine Pakistanlı kardeşlerimiz oldu. Karaçi’den İslamabad’a kadar Pakistan’ın dört bir yanında insanlar yüreklerini ve cüzdanlarını açtılar. New York, Staten Island’da, sevgili kardeşimiz Dr. Suhail Muzafer ve yeğeni Ömer Kadri liderliğindeki Mescid-i Nur’dan gelen sevgi seline bizzat tanık oldum. Bu topluluk, depremzedeler ve acil battaniye ve erzak ihtiyacı için kullanılmak üzere 25.000 dolar topladı. Ayrıca, depremden en çok etkilenen şehirlerden biri olan Gaziantep’te Ramazan ayının neredeyse yarısı boyunca iftar ve sahur yemekleri için 8.500 dolar daha toplayarak toplamda yaklaşık 50.000 dolarlık yardımda bulundu. Bu bir yardım değildi; sevgili kardeşimiz Dr. Süheyl Muzafer ve yeğeni Ömer Kadri önderliğinde, Mescid-i Nur’dan ailelerin yardımına koşan bir aileydi.

Bugün, büyük ve küçük şehirlerde konuştuğum birçok Türk, tam bir inançla şunu söylüyor: Pakistan’a saldırı, Türkiye’ye saldırıdır. Bu sadece bir söz değil, bir inançtır. İki ulusumuzu birbirine bağlayan derin saygı ve karşılıklı koruma duygusunu dile getirir. Türkiye’nin Pakistan halkı ve hükümetinden daha yakın bir ortağı, daha sadık bir dostu ve daha değerli bir kardeşi yoktur.

Bu bağ, New York’taki Türk-Amerikan ve Pakistan-Amerikan topluluklarına kadar uzanıyor. Wall Street’te her Türk bayrağı dalgalandığında, NYPD’de Müfettiş rütbesine terfi eden ilk Pakistanlı-Amerikalı olan sevgili kardeşimiz Müfettiş Adeel Rana da yanımızda oluyor. Her kesimden New Yorklunun sevdiği bir toplum lideri olan Müfettiş Rana’nın her ulusal etkinlikte Türk toplumuyla kararlı bir şekilde birlikte olması, derin bağlılığının ve halkımız arasındaki sevginin bir yansımasıdır. Onunla birlikte, şefkati, ortak değerleri ve uluslarımız arasındaki kırılmaz kardeşliği savunan diğer birlik sütunları Javed Gujjar, Afzal Ansari ve daha birçok Pakistanlı kardeş de var.

Sevgili Pakistan camimiz Mescid-i Nur’a her girdiğimde, kelimelerle anlatılamayacak bir sevgi ve saygıyla karşılaşıyorum. Kapıdan içeri adım attığım anda, Pakistanlı doktor kardeşlerimiz, işletme sahipleri ve toplum üyelerimiz, ne yapıyorlarsa durup bakıyorlar. Sohbetler bitiyor, insanlar ayağa kalkıyor ve tereddüt etmeden teker teker gelip beni kucaklıyorlar. Sanki sadece bir misafir olarak değil, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ta kendisiymişim gibi karşılanıyorum.

Sıcaklıkları, samimiyetleri, kardeşlikleri beni her seferinde derinden etkiliyor. Bu, yazıyla kolayca anlatılabilecek bir şey değil. Onlardan hissettiğim sevgi, kalbime en derinden dokunan bir şey. Samimi, saf ve unutulmaz. Dr. Suhail Muzafer, Omar, Javed Gujjar, Afzal Ansari. Çok teşekkür ederim.

Anadolu’nun siperlerinden modern Türkiye’nin deprem bölgelerine, İstanbul’dan İslamabad’a, Wall Street’ten Staten Island camilerine kadar tarihimiz bir birliktelik tarihidir.
Abdurrahman Peşaveri’yi anarken, Türkiye sevgisiyle atan her Pakistanlının kalbini de anıyoruz. Altınlarını veren her anneyi, bağımsızlığımız için dua eden her askeri ve bu kutsal bağı öğrenen her çocuğu anıyoruz.

Türkiye ve Pakistan sadece müttefik değil, iki bedende tek bir ruhuz. Ve bu ruh asla bölünmesin, asla unutmasın ve asla sevmekten vazgeçmesin.

Pakistanlı kardeşlerimize sonsuz sevgi ve derin şükranlarımla,

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER