Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ

Türkiye Cumhuriyeti Gürcistan’ı Desteklemelidir

Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti Gürcistan’ın Demokratik Geleceğini Desteklemek İçin Sağlam Durmalıdır

Gürcistan, 26 Mayıs’ta Bağımsızlık Günü’nü kutlamaya hazırlanırken bu tarih sadece Tiflis’in sokaklarında yankılanacak bir anlam taşımıyor. Aynı zamanda Washington ve Ankara’daki siyaset koridorlarında, karar vericilerin kulağında çınlaması gereken bir uyarıya dönüşüyor: Gürcistan, yalnız bırakılmamalıdır.

Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti, bu genç demokrasinin sadece dostu değil; geleceği şekillendiren ortaklarıdır. Ancak bugün iki ülke de kritik bir tercihle karşı karşıya. Ya Gürcistan’ın demokratik istikametini yeniden teyit edecekler ya da yıllara dayanan kalkınma sürecinin baltalanmasına seyirci kalacaklar.

Geçtiğimiz yıl, Temmuz 2024’te ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Gürcistan’a yönelik 95 milyon doları aşkın yardımın askıya alındığını duyurdu. Bu, Washington’un uzun süredir desteklediği bir müttefike dair politikalarında keskin bir rota değişikliğiydi. Evet, bazı sivil toplum kuruluşlarına sembolik destek devam etti, fakat doğrudan devlet yardımının durdurulması; Kafkasya’nın en kırılgan demokrasilerinden birinde ciddi bir boşluk yarattı. Ve bu boşluk, tahmin edileceği gibi, Rusya gibi fırsat kollayan aktörler tarafından doldurulmak üzere…

Yakın zamanda New York’ta katıldığım bir resepsiyonda Gürcü diplomatların altını çizdiği bir husus dikkat çekiciydi: Gürcistan hâlâ Avrupa-Atlantik yapılarla bütünleşme hedefinden sapmamış durumda. NATO’yla savunma işbirliği, AB odaklı reformlar, demokratik yönetişimde atılan adımlar—hepsi bu hedefin birer parçası. Amerika’nın otuz yılı aşkın süredir eğittiği doktorlar, öğretmenler, askerler ve kamu görevlileri, bu istikametin ürünüdür. Onları yalnız bırakmak, sadece Gürcistan’ı değil, Batı’nın Karadeniz’deki stratejik çıkarlarını da riske atmaktır.

Washington’un bu politikası yeniden kalibre edilmelidir. Gürcistan’a destek bir lütuf değil, jeopolitik bir zorunluluktur. Demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerin sahadaki karşılığıdır bu destek. Zira Karadeniz’in güvenliği, Avrupa’nın enerji arz güvenliğinden NATO’nun güneydoğu kanadının savunmasına kadar pek çok dosyanın düğüm noktasıdır.

Peki ya Türkiye? Ne yazık ki, Ankara’nın son dönemde Gürcistan konusundaki tutumu sessizliğe yakın bir pasiflikle malul. Oysa Türkiye sadece bir NATO müttefiki değil; aynı zamanda Gürcistan’ın enerji, ticaret ve güvenlik koridorlarındaki en kritik komşularından biri. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından Güney Gaz Koridoru’na, Trabzon’dan Rize’ye kadar bu coğrafya Türkiye’nin damarlarında dolaşan hayati bir akışı temsil ediyor.

Türkiye’nin kararsızlık lüksü yoktur. Çünkü istikrarsız bir Gürcistan, kuzeydoğuda Rus nüfuzunun yeniden tahkim edilmesi, enerji geçişinin tehdit altına girmesi ve Güney Kafkasya’daki Türk etkisinin sarsılması demektir. Ankara’nın “bekle-gör” politikası bu aşamada ciddi bir stratejik hata olur.

Gürcistan halkı, demokratik bir gelecek arzusunu defalarca sandıkta, sokakta ve reform masasında gösterdi. Şimdi sıra müttefiklerinde. ABD ve Türkiye, bu kararlılığın yanında olduklarını göstermek zorundadır. Çünkü bu sadece Gürcistan’ın meselesi değil; Karadeniz’in güvenliği, enerji yollarının sürdürülebilirliği ve demokratik değerlerin bölgesel dayanıklılığıyla doğrudan ilgilidir.

Bağımsızlık Günü bir kutlamanın ötesinde bir sembole dönüşmeli. Dayanışmanın, stratejik sabrın ve kararlılığın sembolüne… ABD yardımlarını yeniden devreye almalı, Türkiye ise diplomatik sessizliğini bozup, bölgesel liderliğini fiilen göstermelidir.

Gürcistan için yol kolay olmayacak. Ne var ki o yolu aydınlatacak bir şey varsa, o da yalnızca uluslararası desteğin sıcaklığıdır. Bugün edilgen kalmak; sadece demokratik kazanımları değil, ortak stratejik çıkarları da riske atmaktır.

26 Mayıs, Gürcistan’ı sevenler için bir endişe günü değil, bir dayanışma çağrısı olmalıdır. Çünkü Gürcistan’ın başarısı, hepimizin zaferidir.

Yazıyı isterseniz başlık ya da spot cümlelerle çeşitlendirebiliriz. Dilerseniz İngilizce versiyonunu da hazırlayabilirim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER