Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ
İbrahim KURTULUŞ

Sayın Seyit Şahin, Başkan Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC)

Staten Island Pakistan Topluluğunun Sürekli Dışlanması

Sayın Şahin,

Staten Island Pakistan topluluğunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için düzenlenen akşam yemeğinden dışlanmasıyla ilgili olayların üzerinden tam bir yıl bir gün geçtikten sonra, derin bir hayal kırıklığı ve derin bir hakaret duygusuyla size yazıyorum. Ne yazık ki tarih tekerrür etti ve Türkiye ile dayanışma içinde olan bir topluluk bir kez daha dışlandı ve saygısızlığa uğradı.

Geçtiğimiz yıl, bildiğiniz gibi, Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi üyeleriniz Sayın İsrafil Demir, 9 Ağustos 2023’te New Jersey’deki ABD Bölge Mahkemesi’nde suçunu kabul etti. Demir, o zamandan beri Amerika Birleşik Devletleri Federal Hapishanesi’nde bulunuyor. Bana, Türkiye’deki deprem yardım çalışmaları için 50.000 dolar toplayan ve Ramazan ayında Gaziantep’te Türk Ordusu’nun yardımıyla insani yardım organize eden Pakistanlı saygıdeğer doktor, mühendis ve profesyonel kardeşlerimize beş bilet verileceği konusunda defalarca güvence verdi. Bu taahhütlere rağmen hiçbir bilet verilmedi. O olaydan kaynaklanan ihanet duygusu çok büyüktü. Durumu kabul etmenizin ardından, TASC liderliğinin sorumluluk aldığına ve böylesine büyük bir hatanın tekrarlanmayacağına inanarak yazılı özrünüzü kabul ettim. Ne yazık ki, bu yıl aynı acı verici senaryo bir kez daha yaşandı. Temmuz ve Ağustos aylarında, bu istisnanın düzeltilmesi gerektiğini size bizzat hatırlatmış ve Pakistanlı kardeşlerimize saygı göstermenin bir lütuf değil, adalet ve Türkiye’ye yaptıkları fedakarlıklar ve katkılarının takdiri meselesi olduğunu vurgulamıştım. Başlangıçta tek bir bilet teklif edilebileceğini belirtmiştiniz, ancak daha sonra iki biletin uygun olduğunu kabul ettiniz. İki bilet için bir isim ve e-posta göndereceğim konusunda net bir anlayışla ayrıldık.

Oysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemeğinden sadece bir buçuk hafta önce Sayın Gökhan Doğan benimle iletişime geçti ve bana sadece bir bilet verileceğini söyledi. Üçlü bir görüşmede birlikte konuştuğumuzda, meselenin Türkiye’ye sadakat ve hizmet sicili ortada olan bir topluluğa kaç bilet verileceği konusunda bir pazarlığa indirgenmiş olması beni şaşkına çevirdi. Bu, sembolik jestler üzerinden bir müzakere değildi; onur ve güvene saygı göstermekle ilgiliydi.

Bunun yarattığı aşağılanma hissini abartamam. Amerikan STK’ları, dinler arası ortaklar, kongre liderleri ve daha geniş topluluk paydaşlarıyla tabandan ilişkilere derinlemesine bağlı biri olarak, karşılıklı saygı ve güvenilirliğe dayalı köprüler kurmanın önemini ilk elden biliyorum. Yaşananlar ise tam tersini yansıtıyor: kayırmacılık, Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASC) bir kez daha verdiği sözleri tutmaması ve sadece Başkan şehre geldiğinde değil, aynı zamanda size bilet tahsis edilen insanların çoğunluğu gibi Türkiye’nin yanında anlamlı şekillerde duranların dışlanması.

Hayal kırıklığını derinleştiren şey, bilet verilen kişilerin çoğunun anlamlı toplum çalışmaları, savunuculuk faaliyetleri veya Amerikan kurumları, STK’lar, kongre ve seçilmiş yetkililerle ilişki kurma çabalarına nadiren, hatta hiç katılmamasıdır. Bunun açık bir örneği, NATOPAC’ta da yardımcı olduğum Kongre Üyesi Joe Wilson ile SIPSAK restoranında bugün yaptığım toplantıdır. Sizden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemeğine katılmak için bilet alan kişiler (tahmini 300 ila 400 kişi) neredeydi? Görünüşe göre, onların katılımı, yalnızca Türk siyasi figürleri Ankara’dan New York’a gelip fotoğraf çektirmek ve sosyal medya sayfalarında paylaşmak için geldiklerinde ortaya çıkıyor; Kongre Üyesi Joe Wilson’ın benimle konuşmak için ayağa kalktığını gördüğünüz gibi, yıl boyunca tabandan gelen ve ilişkileri canlandıran topluluklara sürekli katkılarda bulunmalarıyla değil.

Sayın Şahin, Buna karşılık, Pakistanlı kardeşlerimiz de dahil olmak üzere Türkiye’ye zamanlarını, kaynaklarını ve itibarlarını sürekli olarak yatıranlar bir kez daha dışlandı ve pazarlık kozu olarak yüzlerine tokat gibi çarptırıldılar. Bu çelişki, Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASC) güvenilirliğini zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda benim de savunucusu olacağım toplulukta Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) liderliğine olan güveni de zedeliyor.

Sayın Sahiin, açık sözlü olmam gerekiyor: Staten Island’daki Pakistan toplumunun sürekli dışlanması, fedakarlık, ortak tarih ve kardeşlikle kurulan bir ilişki olan Türk-Pakistan dayanışmasına bir hakarettir. Bu dışlanmanın, bu hakaretin bir kez daha yarattığı acı kolayca telafi edilemez. Boş güvenceler, gecikmiş özürler veya “Bana söylediklerinizi unutmuş olabilirim” gibi açıklamalar, TASC liderliğini sorumluluktan kurtarmaz. Liderlik yalnızca örgütsel kapasite değil, aynı zamanda ahlaki netlik ve taahhütleri yerine getirme becerisi de gerektirir.

Şunu açıkça belirtmeliyim ki, şu anda ne siz ne de Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) benim nezdimde herhangi bir güvenilirliğe sahip değilsiniz. Bu nedenle, tek başına sözlerin artık pek bir ağırlığı olmayacağı için özür talep etmiyorum. Bunun yerine, topluluğumuzun durumun gerçekliğini net bir şekilde görmesini sağlayacağım. Güven ve kapsayıcılığı güçlendirmek için bir fırsat olabilecek bir şeyin, TASC’yi desteğine ve ortaklığına değer verilmesi gerekenlerden daha da uzaklaştırması talihsiz bir durum.

Yine de sizi görmek güzeldi. Lütfen beni aramama listenize ekleyin. Allah size sağlık ve Chicago’ya güvenli bir dönüş nasip etsin, inşallah.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER