New York Times’a Mektup
Sayın Editörler, Ben Hubbard ve Şafak Timur,
22 Mart 2025 tarihinde yayımlanan, “Erdogan Rakibinin Tutuklanmasıyla, Eleştirmenler Türkiye’de Demokrasinin Zayıfladığını Görüyor” başlıklı yazınıza cevaben yazıyorum.
Öncelikle, Türkiye’nin resmi adı olan Türkiye Cumhuriyeti, ülkenin egemenliğini ve ulusal kimliğini doğru şekilde yansıtan kritik bir ifadedir. “Turkey” ifadesinin kullanımı, Türkiye’nin uluslararası alanda resmen talep ettiği doğru ismin göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Bu, yalnızca bir tercih meselesi değil, aynı zamanda diplomatik bir saygı meselesidir. The New York Times’ın bu farkı onurlandırmak konusunda örnek teşkil etmesini rica ediyorum.
Demokratik ilkelerin ve hukukun üstünlüğünün korunmasının önemini tamamen kabul etmekle birlikte, Türkiye’nin hukuki eylemlerini “politik motivasyonlu tutuklamalar” olarak tanımlamanızın hem erken hem de bir egemen devletin iç hukuki süreçlerine müdahale ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, hesap verebilirlik ve adil yargı sürecini güvence altına alan demokratik bir anayasal çerçevede faaliyet göstermektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dahil olduğu yargı süreci, Türk yasalarına uygun olarak yapılmakta olup bağımsız yargı denetimine tabidir. Bu tür yargı süreçlerinin yalnızca siyasi motivasyonlarla yapıldığına dair bir izlenim oluşturmak, Türkiye’nin hukuk sistemindeki due process (hukuki süreç) güvencelerini göz ardı etmektedir. Bu tür iddiaların, spekülatif medya söylemleriyle değil, hukuki delillerle desteklenmesi gerekir.
Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nin, ulusal güvenlik gerekçeleriyle bireyleri yargılamaya yönelik uzun bir geçmişi vardır. 11 Eylülsaldırılarının ardından, birçok kişi geniş çaplı terörle mücadele önlemleri kapsamında—bazıları yargılanmadan—Guantanamo gibi tesislerde tutuklanmıştır. Birçoğunun daha sonra haksız yere tutulduğu anlaşılmıştır. Benzer şekilde, Amerika’nın hukuk sistemi, Edward Snowden ve Julian Assange gibi kişileri Casusluk Yasası altında cezalandırmış ve basın özgürlüğü ile insan hakları konularında uluslararası endişelere rağmen ciddi hukuki sonuçlar doğurmuştur.
Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nde seçilmiş yetkililer, çeşitli suçlar nedeniyle ceza davalarıyla karşı karşıya kalmıştır; bunlar arasında kampanya finansmanı ihlalleri, dolandırıcılık ve komplo suçları yer almaktadır. Özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump, adaletin engellenmesi ve seçim müdahalesi ile ilgili bir dizi suçlamayla suçlanmıştır.
Peki bu, Amerikan hukuk sisteminin doğrudan yozlaşmış veya politik olarak motive edilmiş olduğu anlamına mı gelir? Cevap kesinlikle hayırdır. Hukuki hesap verebilirlik, Türkiye’ye uygulandığında seçici bir şekilde kınanmamalı, Amerika Birleşik Devletleri’nde savunulmalıdır.
Ayrıca, Türkiye, NATO’nun kararlı bir müttefiki ve bölgesel güvenlik ortağı olarak, özellikle Ukrayna’ya verdiği güçlü destekle, devam eden jeopolitik zorluklar karşısında önemli bir rol oynamaktadır. “Amerika-Türkiye ilişkilerinin tam potansiyeli, ancak özgür kurumları güçlendirmeye kararlı olduğumuzda açığa çıkabilir” şeklindeki iddianız, diplomasiye yönelik koşullu bir yaklaşımı ima etmektedir—bu yaklaşım, stratejik ittifaklardaki karşılıklı saygıyı göz ardı etmektedir. NATO, kolektif güvenlik ittifakı olup, üye devletlerin iç meselelerine siyasi baskı uygulamak için bir araç olmamalıdır. Amerika-Türkiye ilişkileri, karşılıklı çıkarlar, egemenliğe saygı ve yapıcı etkileşimle yönlendirilmelidir; tek taraflı politik yargılarla değil.
Demokrasi, dışsal politik müdahalelerle güçlendirilmez; aksine, ülkeler kendi hukuki süreçlerine ve müttefiklerinin hukukuna saygı gösterdiklerinde gelişir. Eğer Türkiye’deki hukuki süreçlerin adil olup olmadığına dair endişeler varsa, bunlar halkla yapılan siyasi açıklamalarla değil, hukuki kanallar aracılığıyla ele alınmalıdır. Türkiye’ye yönelik seçici bir eleştirinin yapılması, aynı tür eylemleri Amerika Birleşik Devletleri’nde görmezden gelmek, açık bir çifte standart oluşturarak güvenilirliği zayıflatmaktadır.
Sonuç olarak, The New York Times’a diplomatik saygı ve hukuki müdahale etmeme ilkelerinin korunmasının önemini göz önünde bulundurmasını rica ediyorum. Türkiye, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi demokratik değerlerine ve hukuki bütünlüğüne bağlıdır. Eğer hukukun üstünlüğü, demokratik gücümüzü ölçmek için bir standart olacaksa, o zaman bunu siyasi tarafgirlik veya seçici eleştiri olmadan evrensel olarak uygulayalım.
YORUMLAR