Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ
İbrahim KURTULUŞ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)

Tarihten Bir Uyarı / Amiral Cihat Yaycı, İsrail’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) Stratejik Arazi Edinimleri Konusunda Alarm Veriyor.

22 Ağustos 2025’te, https://na01.safelinks.protection.outlook.com/?url=https%3A%2F%2Fwww.youtube.com%2Fwatch%3Fv%3DS91PLP5FCzQ&data=05%7C02%7C%7Ca39a1b6d9ded4e87c6cf08dde381389c%7C84df9e7fe9f640afb435aaaaaaaaaaaa%7C1%7C0%7C638916866325876032%7CUnknown%7CTWFpbGZsb3d8eyJFbXB0eU1hcGkiOnRydWUsIlYiOiIwLjAuMDAwMCIsIlAiOiJXaW4zMiIsIkFOIjoiTWFpbCIsIldUIjoyfQ%3D%3D%7C0%7C%7C%7C&sdata=Vo5A0fs8RjST2412YLdSoaE%2FuVv1X0%2Faj1yZufmpKvQ%3D&reserved=0 adresinde Amiral Cihat Yaycı, göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir uyarıda bulundu. Yaycı’nın bulgularına göre, 2021’den bu yana İsrailli ve Siyonist bağlantılı kişiler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) sınırları içinde 6.173 dönümlük (KKTC topraklarının yaklaşık %1-2’sine denk gelen) araziyi sessizce satın aldı. İlk bakışta bu önemsiz görünebilir. Ancak tarih bize, en derin toprak dönüşümlerinin genellikle küçük, görünüşte zararsız edinimlerle başladığını öğretiyor. Filistin trajedisi en çarpıcı örnek olarak karşımıza çıkıyor: 20. yüzyılın başlarında kademeli olarak gerçekleştirilen arazi alımlarıyla başlayan Siyonist hareketler, adım adım yerli halkın yerinden edilmesi ve yeni jeopolitik gerçekliklerin yaratılmasıyla sonuçlanan bir toprak dayanağı oluşturdu.

Amiral Yaycı, varsayımlarda bulunmuyor, ancak geçen yüzyılda gözlemlenen kalıplarla tutarlı stratejik bir analiz sunuyor. Değerlendirmesi, Kıbrıs’ta arazi ediniminin iyi niyetli bir ekonomik yatırım değil, adanın demografik, bölgesel ve siyasi dengesini değiştirmeyi amaçlayan uzun vadeli bir jeopolitik strateji olduğunu vurguluyor. Bu uyarı, Filistin’de kullanılan taktikleri yansıtıyor: Zamanla demografik hakimiyet ve bölgesel yerinden edilmeyle sonuçlanan, özel işlemler kisvesi altında kademeli arazi alımları. Jeopolitik Satranç Tahtası’na bir göz atalım: Neden Kıbrıs? Şu soru akla geliyor: İsrail neden Kıbrıs’a, özellikle de KKTC’ye öncelik veriyor? Amiral Yaycı cevabı veriyor. Kıbrıs yalnızca bir ada değil; Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesiştiği noktada stratejik bir deniz, istihbarat ve enerji merkezidir. İsrail, Türkiye ve KKTC’nin bölgesel planlarının önündeki başlıca engeller olduğunun farkındadır. Türkiye’nin İHA ve SİHA teknolojileri, artan füze kabiliyetleri, istihbarat altyapıları ve nükleer enerji girişimleri, İsrail’in stratejik çıkarlarına karşı güçlü bir denge unsuru teşkil etmektedir.

İsrail’in jeopolitik manevraları, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ittifak kurduğu Doğu Akdeniz gaz anlaşmazlıklarında zaten açıkça görülmüştür. Bu üçlü ittifak bir tesadüf değil, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu sınırlamayı amaçlayan daha geniş kapsamlı bir çevreleme stratejisinin parçasıdır. İsrail, KKTC’de arazi satın alarak nüfuzunu adanın tam kalbine kadar genişletmekte ve kendisine gelecekte hak iddia etme ve lojistik avantajlar sağlamaktadır. Çapraz Referanslar: Amiral Yaycı’nın Tutarlı Uyarıları: Amiral Cihat Yaycı’nın son beş yıldaki analizleri, İsrail’in uzun vadeli tasarımlarıyla ilgili tutarlı bir uyarılar bütünü sunmaktadır: 2020’de, İsrail’in Yunanistan ile işbirliği içinde Kıbrıs’ta genişleyen istihbarat ayak izinin, Türkiye’nin deniz yetki alanlarını kuşatmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğu konusunda uyarıda bulunmuştur (Mavi Vatan). 2021’de Yaycı, İsrail’in Doğu Akdeniz’de uzun vadeli varlığına yönelik hazırlık adımları olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile artan deniz devriyelerini ve deniz tatbikatlarını belgelemiştir. 2022’de, İsrail’in kilit deniz ve hava lojistik bölgelerindeki gizli arazi edinim stratejisinin altını çizmiş ve şimdi kamuoyuna duyurduğu ifşaatın habercisi olmuştur. 2023 ve 2024’te Yaycı, Baf’taki Andreas Papandreu Hava Üssü’ne defalarca dikkat çekmiş ve İsrail’in burada kalıcı bir varlık kurması durumunda hem Türkiye hem de KKTC için doğrudan bir askeri tehdit oluşturacağı konusunda uyarmıştır. Şimdi, 2025 yılında, ifşaatları yıllardır çizdiği yörüngeyi doğruluyor: İsrail kendiliğinden hareket etmiyor, Türkiye’nin bölgesel konumunu zayıflatmak ve potansiyel olarak KKTC’nin statüsünü değiştirmek için tasarlanmış, hesaplı, on yıllar süren bir strateji izliyor.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nden gelen endişe yankıları, İsrail’in toprak edinimlerinin ölçeğinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Güney Kıbrıs’taki bazı siyasi figürler, İsrail sermayesinin akışının, özellikle kıyı ve stratejik bölgelerde gayrimenkul ve mülkiyet modellerinde dengesizlikler yarattığı konusunda uyarıda bulundu. Bu durum, endişelerin adanın Türk tarafıyla sınırlı olmadığını; aksine, Kıbrıs’ın daha geniş bir Siyonist-İsrail jeostratejik gündeminde bir piyon olma riskiyle karşı karşıya olduğunun daha geniş bir kabulünü ortaya koyuyor.

Hukuki ve Stratejik Zorunluluğa Bir Göz Atalım: Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık tarafından imzalanan uluslararası bağlayıcı bir anlaşma olan 1960 Garanti Antlaşması, Türkiye’ye adanın toprak bütünlüğünü ve dengesini korumak için müdahale etme hakkını ve yükümlülüğünü sağlıyor. Bu antlaşma tarihi bir kalıntı değil; yürürlükte kalmaya devam ediyor ve artık yasal bir araç ve stratejik bir kalkan görevi görmelidir. Türkiye, bir garantör ülke olarak, bu ölçekteki toprak ediniminin basit bir ticari faaliyet değil, sinsice ilerleyen bir ilhak olduğunu kabul etmelidir.

Türkiye ve KKTC, bugüne kadar mülk transferlerini izlemek ve düzenlemek için adımlar attı, ancak Amiral Yaycı’nın açıklamaları mevcut önlemlerin yetersiz olduğunu vurguluyor. Acil olarak atılması gereken ek adımlar şunları içermelidir: Kuzey yakasındaki kritik stratejik bölgelerde veya konumlarda yabancı mülkiyetini engelleyen daha katı arazi satın alma düzenlemeleri getirmek. 2020’den bu yana yapılan satın almaların kökenlerini izlemek için kapsamlı bir tapu sicil denetimi başlatmak. İsrail’in uzun vadeli müdahalesinin risklerini ortaya çıkarmak için üçüncü taraflarla diplomatik temas kurmak. Olası yabancı militarizasyona karşı koymak için Türkiye ve KKTC arasında askeri ve istihbarat iş birliğini güçlendirmek.

Amiral Yaycı’nın son uyarısı, tarihsel hafızanın ciddiyetini yansıtıyor: Filistin’de yaşananların Kıbrıs’ta tekrarlanmasına izin verilmemelidir. KKTC, bir kez biriktiğinde gelecekte siyasi, demografik ve toprak iddialarının temelini oluşturabilecek artan arazi satışlarının etkilerini küçümseyemez. Bugünün Türkiye’si, bir asır önceki Türkiye değil. Amiral Yaycı’nın da haklı olarak belirttiği gibi, burası Lübnan, Irak, Suriye veya dış manipülasyona açık herhangi bir devlet değil. Türkiye, kararlı bir şekilde hareket etme kapasitesine, gücüne ve meşruiyetine sahip. Ancak eylem yarın veya uzak gelecekte değil, bugün gelmeli.

Bu kademeli strateji, ele alınmazsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) yeni bir kriz merkezine, geriye dönüp bakıldığında acı verici bir şekilde apaçık ortaya çıkacak bir “yavaş çekim ilhakına” dönüştürme tehdidinde bulunuyor. Amiral Cihat Yaycı’nın yaptığı uyarılar, Ankara’da, şu anda yazdığım gibi, önemsiz endişelermiş gibi görmezden gelinmemeli; tıpkı birçok kişinin ve büyük çoğunluğun son 35 yılın en etkisiz ve en kötü Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosluğu olarak gördüğü konsoloslukta, toplumsal katılım eksikliği, iletişim eksikliği, kısa mesaj veya e-posta gibi konulardaki seslerin görmezden gelinmesine benzer şekilde. Konunun özüne dönecek olursak: Artık soru, İsrail’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) toprak satın alıp almadığı değil; kanıtlar inkar edilemez.

Acil soru, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) bu süreci geri dönüşü olmayacak şekilde çok geç olmadan durdurmak için gereken cesaret, aciliyet ve kararlılıkla hareket edip etmeyeceğidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER