Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ
İbrahim KURTULUŞ

Güney Kafkasya’da Yeni Bir Bölüm: Azerbaycan’ın Cesur Yeniden Yönlendirmesi

Güney Kafkasya’da sahne yeniden kuruluyor. Yalnızca bir nüans değişikliği değil bu; köklü bir stratejik yeniden yapılanma söz konusu. Azerbaycan, uzun yıllar boyunca gölgesinde yürümek zorunda kaldığı Moskova ile bağlarını birer birer koparırken; Türkiye, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri gibi aktörlerle yeni, iddialı bir ittifaka doğru rotasını cesurca çeviriyor.

Bu yön değişikliği, bir zamanlar kader ortaklığı sayılabilecek Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin artık sürdürülemez hale gelmesinin bir sonucu. Her şey, Aralık 2024’te Rusya tarafından fırlatıldığı belirtilen bir füzenin Azerbaycan’a ait sivil bir uçağı vurmasıyla başladı. Bu trajik olay, çok sayıda can kaybına yol açarken halk nezdinde de ciddi bir kırılma yarattı. Kremlin’in küçümseyici tepkisi ise sadece öfkeyi büyüttü. Azerbaycan yönetimi Rus uçuşlarını durdurdu, ticaret anlaşmalarını iptal etti ve karşılıklı güvensizliğin artık saklanamaz hale geldiğini ilan etmiş oldu.

Haziran 2025’te iki Azerbaycan vatandaşının Rus gözaltısında işkence sonucu hayatını kaybettiği haberleriyle gerilim bir kez daha tırmandı. Bakü, Rusya’nın kültürel ve medya organlarını kapatarak, Kremlin güdümlü kişi ve oluşumlara karşı tutuklamalarla cevap verdi. Artık sabır taşmıştı. Moskova’nın Ukrayna savaşına gömülmesi, ekonomik olarak zorlanması ve Azerbaycan’ın artan enerji kozları, bu tarihi kopuşu kolaylaştırdı. Kremlin’in medya kanallarından yükselen sert ve saldırgan dil, bu yeni gerçekliğin itirafından başka bir şey değildi.

Peki, bu stratejik boşluk kimlerle doldurulacaktı? Yanıt gecikmedi. İlk olarak Türkiye ile ilişkiler pekiştirildi. 2021 Şuşa Deklarasyonu yalnızca bir dostluk belgesi değil, aynı zamanda bir güvenlik doktriniydi: Taraflardan birine saldırı, diğerinin de dahil olacağı bir kriz anlamına gelecekti. Bu ortaklık, Zangezur Koridoru gibi projelerle ekonomik boyuta da taşındı. Azerbaycan ile Nahçıvan’ı doğrudan birbirine bağlamayı hedefleyen bu güzergâh, Türkiye’yi de Kafkasya’ya fiziki olarak daha da yakınlaştırıyor.

Öte yandan İsrail, Azerbaycan’ın askeri alanda kritik bir partneri haline geldi. Özellikle İHA teknolojisi ve savunma sistemleri konusunda İsrail’den sağlanan donanımlar, Karabağ’daki üstünlüğün mimarlarından biri oldu. 2024 sonrası dönemde istihbarat paylaşımı ve hava savunma iş birliği daha da derinleşti. Ancak bu yakınlaşma, İran’ı fazlasıyla rahatsız etti. Tahran yönetimi, Azerbaycan’ı Haziran 2025’te İsrail’in İran topraklarına yönelik operasyonlarına zımni destek vermekle suçladı. Bakü’nün sessizliği ise İran’ın şüphelerini daha da artırdı.

Azerbaycan’ın bu yeni ittifak ağındaki bir diğer önemli parça ise ABD. Washington, Azerbaycan’ı yalnızca askeri eğitim ve terörle mücadele perspektifinden değil, aynı zamanda bölgedeki İran ve Rus nüfuzunun zayıflaması bağlamında da değerlendirmeye başladı. Azerbaycan artık, ABD’nin Güney Kafkasya’daki stratejik radarında merkezi bir noktada yer alıyor. Güvenlikten enerjiye, istihbarattan sınır denetimine kadar pek çok alanda ilişkiler yoğunlaşıyor.

Tüm bu gelişmeler, Avrasya’nın jeopolitik haritasını yeniden çizerken; Azerbaycan da enerji kartını etkin kullanarak konumunu güçlendiriyor. Güney Gaz Koridoru üzerinden Avrupa’ya yılda 20-25 milyar metreküp doğalgaz taşıma planı, Bakü’nün hem ekonomik hem diplomatik nüfuzunu artırıyor. Enerji bağımlılığını Moskova’dan uzaklaştırmak isteyen Avrupa başkentleri için Azerbaycan artık vazgeçilmez.

Bu değişim, yalnızca Azerbaycan’ı değil, komşu Ermenistan’ı da etkiliyor. Rusya’nın Karabağ operasyonu sırasında sergilediği edilgenlik, Erivan’da hayal kırıklığı yarattı. 2024’te imzalanan sınır anlaşması, Moskova’nın arabuluculuğu olmaksızın gerçekleşti. Bu durum, Ermenistan’ı da yeni bölgesel ortaklıklar aramaya yöneltti. Artık sadece Moskova’ya yaslanmak yerine ABD, Avrupa ve hatta Türkiye ile ilişkileri çeşitlendirme çabası dikkat çekiyor.

Tahran cephesinde ise endişe hakim. Zangezur Koridoru’nun varlığı, İran’ı doğrudan dışlayan bir ulaşım ve ticaret planını temsil ediyor. Üstüne üstlük Azerbaycan-İsrail yakınlaşması, İran’ın sınır güvenliği algısını derinden sarsıyor. Tahran, bu süreci kendi etki alanına yönelik bir kuşatma olarak görüyor.

Azerbaycan’ın jeostratejik değeri sadece bölgesel oyuncularla sınırlı değil. Orta Koridor projesi ile Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan ve Rusya ile İran’ı baypas eden yeni bir ticaret hattında merkez ülke konumunda. 2025’te 15 ila 17 milyon tona ulaşması beklenen kargo trafiği, bu hattın gelecekteki potansiyelini gözler önüne seriyor. Türkiye, Avrupa ve ABD’den gelen destek ise bu güzergâhı daha da sağlamlaştırıyor.

Ve elbette bu çok yönlü dış politika arayışı, Azerbaycan’ın Türk dünyasıyla ilişkilerini de derinleştiriyor. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile kurulan bağ, sadece sembolik değil, bölgesel jeopolitikte daha büyük bir Türk entegrasyonunun işareti. Doğu Akdeniz’den Orta Asya’ya uzanan bu yeni çizgi, Azerbaycan’ın geleneksel eksenlerden bağımsızlaştığının ve Türk ortaklığına dayalı yeni bir vizyon benimsediğinin açık bir göstergesi.

Kısacası, Azerbaycan artık eski patronlara boyun eğen bir ülke değil. Kendi kartlarını oynayan, ittifaklarını akılla seçen ve geleceğini çok kutuplu bir dünyada kendi ekseninde inşa eden bir aktöre dönüşüyor. Bu dönüşüm; sadece Güney Kafkasya’nın değil, Avrasya’nın bütününün geleceğini etkileyecek kadar derin. Geleneksel dengeler çözülürken, yeni bir bölüm çoktan başladı. Azerbaycan, bu yeni oyunun merkezinde yer almaya kararlı görünüyor.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER