Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İbrahim KURTULUŞ

Ekselansları Sedat Önal: İlkesel Duruşun Diplomatik Yankısı

Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Sedat Önal’ın son dönemde aldığı bir karar, hem diplomasi sahnesinde hem de diaspora toplulukları arasında derin bir etki yarattı. Büyükelçi Önal’ın ATAA’nın yıllık toplantısına katılımını iptal etmesi, yüzeyde yalnızca bir takvim değişikliği gibi görülebilir. Ancak bu karar, gerçekte diplomatik etiğin, ulusal onurun ve Türkiye’nin uluslararası sahnede nasıl temsil edilmesi gerektiğine dair güçlü bir mesaj taşıyor.

ATAA gibi kurumlar geçmişte Türk-Amerikan toplumuna katkılar sunmuş olsa da, son yıllarda bazı etkinliklerin ve platformların savunuculuk kisvesi altında Türkiye karşıtı söylemlere ev sahipliği yapması, bu yapıların meşruiyetini tartışmalı hale getirmiştir. İşte bu noktada Büyükelçi Önal’ın aldığı tavır, devletin temel değerlerine sadık kalan bir diplomatik refleksin ifadesidir.

Hatırlayalım, gerçeğin zaman zaman bilgi kirliliğiyle, yanlış yönlendirilmiş kampanyalarla gölgelendiği bu çağda, diplomatik temsilcilerimizin etik duruşu, yalnızca Ankara’ya değil, Amerika’daki milyonlarca Türk kökenliye de güven vermektedir. Büyükelçi Önal’ın kararı, tıpkı TRT’nin aktris Aybüke Pusat’ı kamuoyuna yönelik sorumsuz açıklamalarının ardından diziden çıkarma kararı gibi, sembolik olduğu kadar stratejik bir duruşu da yansıtıyor. Eleştiriye açık olmakla birlikte, ulusal birlik ve yurtdışı imajı zedelenmeye başladığında, diplomatik pozisyonlarda sessiz kalmak artık bir seçenek değildir.

Amerika’daki Türk diasporasının bir ferdi olarak, saygılı diyalogların, hatta görüş ayrılıklarının sağlıklı zeminlerde dile getirilmesi gerektiğine inananlardanım. Bu anlayışla geçmişte Washington ve New York’taki resmi temsilcilerle birebir görüşmeler gerçekleştirdim; farklı düşüncelerimi paylaştım. Ancak diplomatik kurumlarımızı sokakta protesto eden bazı yapıların, çoğu zaman Türkiye’nin tarihi, coğrafyası ve siyasal dinamikleri hakkında temel bir fikri dahi olmayan çevreleri manipüle ettiğini gözlemlemek, giderek daha rahatsız edici hale gelmektedir.

Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Aktivizm mi yapılıyor, yoksa Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya yönelik küresel kampanyaların bir parçası mı olunuyor? Çünkü artık ABD’deki bazı çevrelerin Türkiye’ye karşı ekonomik ve siyasi bir operasyon yürütme niyetini, bariz şekilde algılayabiliyoruz. Uluslararası yatırımcı güvenini zedelemek, ülkenin ekonomik istikrarını hedef alan açıklamalarda bulunmak, demokratik muhalefet çerçevesinden çıkar; bu artık doğrudan milli menfaatlere karşı bir sabotaja dönüşür.

35 yılı aşkın süredir Türk-Amerikan toplumunun içinde bir aktivist olarak faaliyet gösteriyorum. Her dönem farklı rüzgarlar estiren gruplarla karşılaştım. Bir zamanlar FETÖ çevresinde dönen isimlerin bugün başka etiketlerle, başka siyasi gölgelerde pozisyon alması da bu dinamiğin bir parçası. Ne var ki, yıllarca Türkiye adına tek bir satır konuşmamış bu kişilerin, sıra Türkiye’yi karalamaya geldiğinde ön sıralarda belirmeleri, toplumun dikkatinden kaçmıyor.

Türkiye’yi seven, yapıcı eleştirilerle katkı vermek isteyen her birey elbette bu tartışmalarda yer almalı. Ancak kendi kişisel hırslarını, siyasi beklentilerini ya da ideolojik rövanşlarını diplomatik zemine taşıyan kimselerin artık karşılık bulmadığını görmek de sevindirici. Sayın Büyükelçi Önal’ın sergilediği duruş tam da bu anlamda tarihsel bir eşiği temsil ediyor: Türkiye’yi sevenlerin, devlet kurumlarına ve temsilcilerine yönelen saldırılara karşı nasıl bir birlik içinde durması gerektiğini gösteriyor.

Bugün, Türkiye’nin yurtdışındaki kurumları yalnızca pasaport işlemleri ya da konsolosluk hizmetleri için değil, milli bir duruşun timsali olarak da görülmelidir. Bu nedenle ben buradan, New York’taki Başkonsolosluk da dahil olmak üzere tüm temsilciliklerimizi aynı ilkeli çizgide birleşmeye davet ediyorum. Herkesin değilse de, Türkiye Cumhuriyeti adına taşeronluk yapan kişi ve kurumların da aynı etik sorumluluğa tabi tutulması gerektiğine inanıyorum.

Sonuç olarak, Büyükelçi Sedat Önal’ın kararı, yalnızca diplomatik bir geri çekilme değil; aksine diplomatik bir meydan okuma, bir ilkeler manifestosudur. Türkiye’yi sevenler için bu, bir yön pusulasıdır. Görev başında olan herkese, ahlaki netlik ve ulusal haysiyetle hareket etmenin her zaman mümkün olduğunu gösteren bir örnektir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER