Nöbetçi Eczaneler
Son günlerde, Belediye Başkanı Eric Adams tarafından yapılan ve eski Vali Andrew Cuomo’nun sözlerinin siyasi temsilcileri ve destekçileri tarafından da yankılanan son derece rahatsız edici yorumlar yapıldı. Bu açıklamalar, milyonlarca Müslüman Amerikalının barışçıl inancını yurt dışındaki aşırıcılıkla sorumsuzca birleştiriyor. Bu tür söylemler yalnızca yanıltıcı ve gerçek dışı olmakla kalmıyor, aynı zamanda birlik ve anlayışın acilen gerekli olduğu bir dönemde şüphe, düşmanlık ve bölünme iklimini de körüklüyor.
Açık ve net olalım: İslam aşırılığın nedeni değildir. Müslümanlar, radikallerin eylemlerinden sorumlu değildir.
Örneğin, Belediye Başkanı Eric Adams’ın Nijerya’ya yaptığı gönderme açıkça yanlıştır. Nijerya’daki şiddet, basit bir “İslami aşırılığın kiliseleri yakması” vakası değildir. Nijerya, etnopolitik çatışmalardan, suç örgütlerine, kaynak rekabetine ve çok sayıda aktörü içeren silahlı ayaklanmalara kadar uzanan son derece karmaşık iç sorunlarla karşı karşıyadır. Müslümanlar da dahil olmak üzere tüm dinlerden topluluklar hem şiddetten muzdarip olmuş hem de şiddete karşı çıkmıştır. Böylesi bir insanlık trajedisini siyasi bir tartışma konusu haline getirmek sorumsuzca ve son derece yanıltıcıdır.
Ancak daha da endişe verici olan, siyasi aktörlerin seçim kazancı için New Yorkluları bölmek amacıyla korkuyu kullanma istekliliğidir. Kamu liderleri dikkatsizce konuştuklarında, sokaklarımızdaki en karanlık dürtüleri meşrulaştırmış olurlar. Ve bugün, kendi topluluklarımızda, kendi mahallelerimizde, kendi otobüslerimizde, kaldırımlarımızda ve oyun alanlarımızda Müslüman Amerikalılara yönelik taciz, sindirme ve şiddette ölçülebilir bir artışa tanık oluyoruz.
Belki de en acı verici olan, daha iyisini bilmesi gerekenlerin sessizliğidir. Ahlaki otorite iddia edenlerin sessizliği. Sivil haklara değer verdiğini iddia edenlerin sessizliği. Kapsayıcılık sözü veren ancak Müslüman Amerikalılar hedef alındığında sessiz kalanların sessizliği. Bu sessizlik tarafsızlık değil, suç ortaklığıdır. Türk Amerikalılar, Müslüman Amerikalılar, New Yorklular ve tüm inanç ve kökenlerden gelen vicdan sahibi insanlar olarak bugün tek bir sesle konuşuyoruz:
Herhangi birimize karşı bağnazlık hepimiz için bir tehdittir. Size yapılan saldırı bana yapılmış bir saldırıdır.
Bu ulus, tüm insanların doğuştan gelen onuruna olan temel inanç üzerine inşa edilmiştir. Çeşitliliğimiz bir yük değil, en büyük gücümüzdür. Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Sih, Siyah, Asyalı, göçmen, LGBTQ+ veya başka herhangi bir topluluğa nefret yöneltildiğinde, demokrasimiz zedelenir.
Dinin siyasi bir silah olarak kullanılmasını reddediyoruz. İnsanlıktan çıkaran söylemleri reddediyoruz. Korkunun kamu liderliği aracı olarak kullanılmasını reddediyoruz.
Bunun yerine, şunları savunuyoruz: Her insan, inancını korkutulmadan veya utandırılmadan yaşama hakkına sahiptir. Şehrimiz, birbirimizi koruduğumuzda en güçlüsüdür.
Barışçıl İslam dininin, bölünme arayanlar tarafından karalanmasına izin vermeyeceğiz.
New York, uzun zamandır Özgürlük Heykeli’ne kazınmış, mahallelerimizde yankılanan ve ortak yaşamlarımızda her gün yaşanan bir umut sembolü olarak varlığını sürdürüyor. İş birliği, saygı ve karşılıklı anlayış değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Kalıplaşmış yargılara meydan okuyacak, cehaletle yüzleşecek ve toplumumuzu tehdit eden nefrete karşı birlikte duracağız.
Nefret bir şehirde yara bırakır. Ama dayanışma iyileştirir.
Bugün, tüm çocukların korkmadan büyüyebileceği, tüm ailelere saygı duyulan ve liderlerimizin sorumluluk ve doğrulukla konuştuğu adil, kapsayıcı ve eşitlikçi bir New York’a olan bağlılığımızı yeniden teyit ediyoruz.
Birlikte duruyoruz. Birlikte konuşuyoruz. Ve bölünmeyeceğiz.
YORUMLAR