Amerika’daki Türk Toplumunun Yolculuğu Nereye?
Amerika Birleşik Devletleri… Farklı milletlerden milyonlarca insanın yeni bir hayat kurmaya çalıştığı dev bir göçmenler laboratuvarı. Bu büyük mozaik içinde Türk toplumu da kendine bir yer edinmiş durumda. Ancak son zamanlarda kulağımda aynı soru yankılanıyor: Amerika’daki Türk toplumu gerçekten birbirine sahip çıkıyor mu?
Yüzeyde bakıldığında cevap “evet” gibi görünebilir. Her şehirde birkaç dernek, sosyal medya grupları, camiler, kültürel etkinlikler, bayramlaşmalar… Fakat biraz daha yakından bakınca tablo o kadar parlak değil. Dayanışma var, ama sınırlı. Kurumlar var, ama çoğu sadece tabelada. Etkinlikler düzenleniyor, ama “biz bize.” Yeni gelen bir Türk göçmen için sistemli bir karşılama, iş bulma ağı ya da psikolojik destek kaç şehirde var? Veya bir Türk öğrenci, ilk kez ayak bastığı bu ülkede gönül rahatlığıyla hangi kurumun kapısını çalabiliyor?
Dernekler Var Ama…
Evet, dernekler yıllardır gönüllülük esasıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Fakat artık 90’ların veya 2000’lerin dünyasında yaşamıyoruz. Bugünün ihtiyaçları farklı: Şeffaflık, katılımcılık, dijital uyum ve profesyonellik… Sadece “iyi niyet” yetmiyor.
Bazı büyük şehirlerde bu dönüşüme ayak uyduran yapılar var: New York, Washington DC, Los Angeles gibi merkezlerde kurumsal refleksler geliştiren güzel örnekler mevcut. Gençleri sürece dâhil eden, kadınlara yer veren, toplumu kucaklayan yapılar da artıyor. Ancak ne yazık ki bu örnekler hâlâ istisna. Pek çok şehirde dernek yönetimleri yıllardır aynı yüzlerden oluşuyor. Gençler dışlanıyor, kadınların sesi yeterince duyulmuyor, yeni göçmenler sürece katılamıyor. “Dernekler birkaç kişinin çevresine hizmet ediyor” eleştirisi kulağa tanıdık geliyor değil mi?
Başarı, Derneksiz Geldi
Belki de en çarpıcı olan şu: Türk toplumu Amerika’da büyük ölçüde derneksiz başarılar elde etti. Kaliforniya’da bir yazılımcı, Chicago’da bir tır şoförü, New Jersey’de bir dönerci, New York’ta bir Restorancı, Pennsylvania’da bir benzinci… Hepsi bireysel çabayla bir hayat kurdu. Ne bir lobicilik ağı vardı arkalarında, ne sistemli bir diaspora gücü. Sahadaki bu bireysel başarılar, masadaki yapısal boşluğu gözler önüne serdi.
Dernekler Kahvaltı Salonu mu, Yoksa Toplumsal Gücün Merkezi mi?
Amerika’daki Türk toplumunun bireysel başarıları takdire şayan ama bu başarılar, ciddi bir kurumsal eksikliğin üzerini örtüyor. Göz kamaştıran hikâyelerin ardında, ortak hedefi ve sesi olmayan bir toplum gerçeği yatıyor. Biz, “kim ne kadar başarılı?” sorusuna kilitlenmişken, diğer diasporalar çok daha temel bir sorunun cevabını arıyordu: “Bu başarıyı nasıl kalıcı kurumsal güce dönüştürürüz?”
Diğer Diasporalar Ne Yapıyor?
Hintliler, Yahudiler, Koreliler, Yunanlılar, İtalyanlar ve Ermeniler… Hepsi sadece bireysel başarılarla yetinmiyor. Kendi içlerinde kurdukları burs ağları, medya organları, lobicilik kanalları, gençlik kampları ve mentorluk sistemleriyle büyük bir etki gücüne sahipler. Sadece toplumsal değil, siyasal düzeyde de görünürler.
Bizde ise hâlâ dernek dendiğinde akla ilk gelen şey, Türkiye’den gelen bir siyasetçiyi sabah kahvaltısı ya da akşam yemeğiyle ağırlamak. Dernek faaliyeti, protokol masalarında verilen pozlardan ibaret hale gelmiş durumda. Bir türlü bu olgudan çıkamıyoruz. Herkesi ağırlayalım, herkese misafirperverlik gösterelim ama bu toplamada bir katkı sağlayalım.
Kahvaltıdan Kalan: Sıfıra Sıfır, Elde Var Hiç
Soruyorum: Bu sofralardan Türk toplumunun geleceğine ne katkı çıktı? Kaç gencin yolu açıldı? Hangi ortak proje üretildi? Kaç burs fonu kuruldu?
Son örnek adeta bu döngünün özeti gibi: Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “faaliyetler” için geldiği ABD’de bazı STK temsilcileriyle kahvaltı yaptı. Sosyal medyada birkaç kare, birkaç temenni cümlesi… Peki sonrası? Ne bir diaspora vizyonu, ne bir gençlik projesi, ne somut bir katkı… Yine sıfıra sıfır, elde var hiç.
Gerçek Temsil, Gerçek Emekle Olur
Sadece siyasi görüşü “uygun” diye baş köşeye oturtulan isimler üzerinden toplum inşa edilemez. Bu anlayış, toplumu eritiyor. Dernekler misafir ağırlama ofisi değildir. Eğer STK’larımız gençliğe dokunmuyorsa, burs vermiyorsa, kültürel hafızayı taşımıyorsa… Ne işe yarar?
Toplumlar masa başında inşa edilir; kahvaltı masasında değil, strateji masasında.
Güven Krizi
Bir başka önemli mesele de güven. “Bu burs programı kimin yakınına gidiyor?”, “Şu dernek kimin çiftliği?” gibi sorular toplumun her köşesinde konuşuluyor ama çözüm üretilmiyor. Gençler “Zaten bizi dinlemiyorlar” diyerek uzaklaşıyor. Kadınlar “Bizim yerimiz servis masasında değil” diyerek geri çekiliyor. Bu topluluk kapsayıcı olmazsa büyüyemez.
Yeni Bir Sayfa Mümkün
O hâlde ne yapmalı?
Dernekler gençlere ve kadınlara alan açmalı.
Karar alma süreçleri şeffaf olmalı.
Bireysel başarılar, kurumsal yapılarla desteklenmeli.
Çünkü hâlâ içimizde güçlü bir aidiyet duygusu var. Gözleri annesinin gönderdiği kuru patlıcanda dolan öğrenci, mezara uzaktan dua eden gurbetçi çocuk… Bu duygu varsa, birlikte yol almak da mümkündür.
Umut Veren Girişimler
Bu noktada bazı umut veren çabaları da not düşmek gerekiyor. Anadolu Aslanlar İş Adamları Derneği (ASKON) Amerika Başkanı Ayhan Özmekik ve MÜSİAD New York Başkanı Savaş Şahin, Türk toplumunu toparlamak ve iş dünyasında birleştirici bir güç oluşturmak adına anlamlı çalışmalar yürütüyor. Henüz yolun başındayız, evet; ama bu tür girişimler, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirme potansiyeli taşıyor. İnşallah iş insanlarımızın öncülüğünde bu toplum için yeni kapılar aralanır. Şu aşamada Amerika’da bu iki oluşum haricinde ülke genelinde görünür hiç bir dernek faaliyeti asla yok. Bu iki kuruluşu da yakından takip ediyorum. İçersinde doldurulmuş olarak mı, yoksa yine fiyasko olarak mı sonuçlanacak? Tek temennimiz başarılı sonuçlar almaları ve toplumun her kesimine dokunmuş olmalarını bekliyoruz.
Son Söz
Not: Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı’nı yalnızca bir örnek olarak verdim. Bu yarın Giresun Belediye Başkanı olur, başka bir partiden bir isim olur. Mesele kişi veya parti değil; mesele temsilin şeklidir. Parti ayırt etmeksizin, sistemin kendisine dair bir eleştiri ortaya koymak istedim.
Bu yazı bir eleştiri değil, bir çağrıdır.
Samimiyetle çalışan tüm dernek emekçilerine saygıyla…
Ama artık bir adım daha öteye geçme zamanı.
YORUMLAR