ABD`den Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu`na Bir Teşekkür”

ABD`den Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu`na Bir Teşekkür”

Türkiye’de siyasetin dili çoğu zaman sert, mesafeli ve çıkar odaklıdır. Oysa Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun sözleri, siyasetin özünü hatırlatan bir sadelik ve samimiyet taşıyor:

“Sizlere hizmetkâr olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”

“Bizim efendimiz vatandaşımızdır.”

“Sen seçersin, biz katılırız.”

Bu cümleler, aslında demokrasinin ve halk iradesinin özünü özetleyen ifadelerdir.

Amerika’da 54 yıldır yaşayan İbrahim Kurtuluş, olarak bu sözlerden etkilenerek Başkan Yazıcıoğlu’na bir mektup kaleme aldım.

Aslen Rize-Çayeli Demirhisar köyünden… 29 yıldır Wall Street’te yatırım bankacılığı yapıyorum. Ancak asıl kimliğim, Cumhuriyet’in değerlerine bağlı, yurt dışında daima Türkiye’nin onurunu savunmaya çalışan bir yurttaşım.

İki kız evladına “özgürlüğün asla bedava olmadığını” ve “gerçek mutluluğun çevremizdekilere saygı ve yardımdan geçtiğini” öğütleyen ve Yazıcıoğlu’na hitaben yazdığım satırlarda şu dikkat çekici ifadeler yer alıyor:

“Toplumdaki aktif varlığınız, erişilebilirliğiniz ve samimi sözleriniz bende derin bir yankı uyandırdı. Bu ifadeler, tevazu, hizmet ve size görev emanet eden insanlara saygı temelinde kök salmış gerçek liderliği yansıtıyor.”

Amerika’daki Türk toplumunun ise tam tersine bir tecrübe yaşadığını vurguluyor. Özellikle her yerde  New York’taki Başkonsolos Ahmet Yazal döneminde, toplumun kendisini dışlanmış hissettiğini, temsil makamının samimi bir bağ kuramadığını dile getiriyorum. Ona göre Yazıcıoğlu’nun örnek yaklaşımı, yurtdışındaki diplomatlara da ders olmalı:

“Tokat’tan Yükselen Samimiyet”

“Bir yetkili, halkın arasında bulunarak, taahhütlerini yerine getirerek, açık iletişim kanallarını koruyarak ve sözünün arkasında durarak hizmet etmelidir.”

Aslında bu sözler, sadece bir belediye başkanına teşekkür değil, aynı zamanda Türkiye’nin idare anlayışına yönelik bir hatırlatma niteliğinde. Çünkü halkın gönlünde yer eden liderlik, makamın gücüyle değil, tevazu ve samimiyetle pekişiyor.

İbrahim Kurtuluş’un kaleminden çıkan mektup, bir diaspora yurttaşının gözünden Türkiye’de özlenen kamu yönetimi anlayışının altını çiziyor. Yazıcıoğlu örneği gösteriyor ki; halkıyla aynı dili konuşan, “efendi değil hizmetkâr” olduğunu ilan eden siyasetçiler, toplumun yüreğinde iz bırakıyor.

Bugün siyasetin en çok ihtiyacı olan şey de belki bu: Samimiyet ve hesap verebilirlik.

İsterseniz bu yazıya küçük bir başlık daha ekleyebiliriz, örneğin: “Hizmetin Özü: Vatandaşın Efendiliği”