Geçtiğimiz günlerde New York Post’ta yayınlanan bir haber, yine bildik bir senaryonun yeni perdesini araladı. “En pahalı havalimanında 20 dolarlık bira ve 7 dolarlık muz var – ve bu JFK veya LaGuardia değil” başlığıyla servis edilen yazı, Türkiye’ye dönük seçici öfkenin ve diplomatik saygısızlığın güncel bir örneği.
Bu kez hedefte, İstanbul Havalimanı vardı. Sözde pahalı atıştırmalıklar üzerinden bir ülkenin itibarıyla oynanıyor. Üstelik bunu yapan, dünya metropolü New York’un en büyük medya organlarından biri. Peki mesele gerçekten bir bardak bira mı? Yoksa Türkiye’nin küresel başarılara imza atan havacılık altyapısını itibarsızlaştırma çabası mı?
Türkiye Değil, Hâlâ “Turkey”
Haberde ilk göze çarpan şeylerden biri, Türkiye’nin resmi adının hâlâ “Turkey” olarak kullanılması. Oysa Birleşmiş Milletler nezdinde ülkenin adı artık resmen “Türkiye” olarak tanınıyor. Bu basit görünen kelime tercihi, aslında egemen bir devletin iradesine gösterilen saygının en temel ölçüsüdür. Bir medya kuruluşunun bunu görmezden gelmesi, sadece dilsel bir hatadan ibaret değildir; aynı zamanda diplomatik nezaketsizliktir.
İstanbul Havalimanı Gerçekleri
New York Post’un yazısında İstanbul Havalimanı’nda bira fiyatlarının 20 dolar, muzun 7 dolar olduğu iddia ediliyor. Oysa bu iddialar abartılı ve araştırmaya dayanmıyor. Gerçekler şöyle: İstanbul Havalimanı’nda fıçı bira 7-10 euro, muz gibi atıştırmalıklar 3-4 euro civarında. Big Mac menüsü mü? 320 TL, yani yaklaşık 10-10,50 dolar. Yazının ileri sürdüğü 25-29 dolarlık fiyatlar tamamen temelsiz.
İstanbul Havalimanı, yılda 80 milyonu aşkın yolcuya hizmet veriyor ve 315 noktaya 309 direkt uçuş sağlıyor. Sadece 2024’te “Dünyanın En Bağlantılı Havalimanı” unvanını aldı. Global Traveler ve Skytrax gibi uluslararası ölçekte prestije sahip kurumlar, havalimanını “Avrupa’nın En İyisi” olarak tanıdı.
Bu sadece rakam meselesi değil; bu, Türkiye’nin dünya sahnesindeki yeriyle ilgili. Ve tam da bu yüzden hedef alınıyor.
Dalaman da Hedefte
Haberde Dalaman Havalimanı da benzer şekilde karalanıyor. Oysa Dalaman’daki fiyatlar da Avrupa ve Amerika standartlarıyla aynı seviyede: Yerel bira 6,50-7,50 dolar, Big Mac menüsü yaklaşık 9-10 dolar. Yani mesele fiyat değil. Mesele, Türkiye’nin sahip olduğu turizm kapasitesini küçümsemek ve sistematik bir negatif imaj yaratmak.
Peki JFK ve Heathrow’da Durum Ne?
JFK’de bir bira 14-18 dolar, bir sandviç 20 dolar. Heathrow’da bira 8 pound (10 dolar), Paris CDG’de bir kruvasan ve kahve için 9 dolar ödüyorsunuz. Bunlar manşet olmuyor. Ama Türkiye olunca, bir muz bile küresel medya için siyasi bir enstrümana dönüşebiliyor.
Koordineli Bir Anlatı
Bu yazı bir istisna değil, bir örüntünün parçası. Enerjiden savunmaya, dış politikadan altyapıya kadar birçok alanda Türkiye’ye karşı yürütülen bilinçli bir anlatı var. Türkiye büyüdükçe, sesi daha gür çıktıkça bu tür yazıların da artması tesadüf değil. İstanbul Havalimanı’nın başarısı bir öfke nedeni hâline gelmiş görünüyor.
Turizme Saygı, Türkiye’ye Saygı
Efes’ten Kapadokya’ya, Pamukkale’den İstanbul silüetine kadar Türkiye, dünyanın kültürel mirasına ev sahipliği yapan bir ülke. Bu zenginliği birkaç fast-food menüsüne indirgemek hem mesleki sorumsuzluk hem de entelektüel tembelliktir.
Türkiye’yi hedef alan bu tür habercilik örnekleri, yalnızca gerçeği çarpıtmakla kalmıyor, aynı zamanda medya etiğini de derinden yaralıyor. Sansasyonel başlıklarla gündem yaratmak gazetecilik değildir; dezenformasyondur.
Saygı, Denge, Gerçek
New York Post’a çağrım açık: Eğer uluslararası bir yayın organı olarak güvenilirliğinizi korumak istiyorsanız, başkalarından beklediğiniz standartlara siz de uymalısınız. Bu da adalet, denge ve egemen devletlere saygıdan geçer.
Türkiye’nin başarılarını bir Big Mac’e indirgemeye çalışmak, ne Türkiye’yi küçültür ne de gerçekleri örter.
YORUMLAR