Türkiye’yi Şeytanlaştıran Anlatılar ve Gerçekler: Stratejik Bir Müttefike Yönelik Haksızlıklar
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio
Sayın Dışişleri Bakanı
Yunan kökenli Amerikan vatandaşları ve Philhellenes tarafından dile getirilen sözde endişeleri ele almak için yazıyorum
Amerikan kamuoyunda ve Kongre’de, Türkiye’ye yönelik giderek artan temelsiz suçlamalar ve yanıltıcı anlatılar dikkat çekiyor. Özellikle Yunan kökenli Amerikalılar ve Philhellene çevrelerce desteklenen bu söylemler, NATO müttefikimiz Türkiye’yi haksız yere hedef almakta ve Amerika Birleşik Devletleri’nin stratejik çıkarlarıyla çelişmektedir.
Türkiye’ye F-35 savaş uçaklarının tedariki konusundaki karşıtlık, tarihsel şikâyetlere ve çarpıtılmış bilgilere dayalıdır. Oysa Türkiye, sadece bir müttefik değil; aynı zamanda bölgesel ve küresel güvenliğin vazgeçilmez bir aktörüdür.
Terörle Mücadelede Türkiye’nin Ön Saflardaki Rolü
Türkiye’nin terör örgütlerini desteklediği iddiası, gerçekle bağdaşmayan bir söylemdir. IŞİD ve PKK/YPG gibi örgütlerle en etkin mücadeleyi veren ülkelerden biri olan Türkiye, sınır güvenliğini sağlamak ve sivil halkı korumak adına birçok askeri operasyon gerçekleştirmiştir. Bu operasyonlar, BM Şartı’nın 51. maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkı çerçevesinde yürütülmüştür.
Türkiye’nin Hamas ile ilişkisi ise Katar ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin yaklaşımından farksızdır: diplomatik temas, maddi destek anlamına gelmez. Ayrıca, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve istihbarat paylaşımı bu konuda atılan olumlu adımları açıkça göstermektedir.
Suriye, PKK/YPG ve Meşru Müdafaa Hakkı
YPG’nin IŞİD’e karşı iş birliği maskesi altında ABD tarafından desteklenmesi, Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını görmezden gelmiştir. Oysa YPG, PKK’nın Suriye uzantısıdır ve doğrudan Türkiye’yi hedef alan saldırılar gerçekleştirmiştir. Türkiye, yalnızca kendi sınır güvenliğini sağlamakla kalmamış; Cerablus ve El-Bab gibi bölgeleri IŞİD’den arındırarak binlerce hayat kurtarmıştır.
Rusya, Yaptırımlar ve Türkiye’nin Stratejik Duruşu
Türkiye’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarda farklı bir politika izlemesi, onun jeopolitik konumunun ve denge arayışının bir sonucudur. Ancak Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Koridoru’nu hayata geçirmesi ve Rus savaş gemilerine Boğazları kapatması gibi hamleler, NATO içindeki sorumluluğuna olan bağlılığını açıkça ortaya koymaktadır.
F-35 Krizi: Stratejik Bir Hata
Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulanırken, benzer sistemlere sahip olan Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelere sessiz kalınması, açık bir çifte standarttır. Türkiye, Patriot sistemi tedarik edilemediği için S-400 almak zorunda kalmıştır. Bu durum, cezalandırmayı değil; yapıcı diyaloğu gerektirirdi. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması, NATO’nun birlikte çalışabilirliğini zayıflatmış ve ortak düşmanları cesaretlendirmiştir.
Doğu Akdeniz ve Yunanistan’ın Provokasyonları
Türkiye’nin “agresif” tutumu şeklinde sunulan anlatılar, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkların yalnızca bir yönünü yansıtmaktadır. Yunanistan’ın Ege adalarını silahlandırması, Lozan ve Paris Antlaşmalarına aykırıdır. Türkiye’nin haklarını savunması, provokasyon değil; egemenlik hakkının doğal bir kullanımıdır. Diplomasi çağrıları ise çoğunlukla karşılıksız kalmaktadır.
Kıbrıs Meselesi ve Tarihsel Gerçekler
Türkiye’nin 1974’teki müdahalesi, Kıbrıslı Türkleri etnik şiddetten korumak amacıyla gerçekleşmiştir. Kıbrıs Rumlarının 2004 Annan Planı’nı reddetmesi, çözüm arzusunun kimde olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Türkiye’nin “işgalci” gibi sunulması, tarihi bağlamdan koparılmış ideolojik bir yaklaşımdır.
Stratejik Ortağın Hedef Alınması: Tehlikeli Bir Eğilim
Türkiye, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahiptir. Afganistan, Irak, Suriye ve Karadeniz gibi birçok cephede hem askeri hem insani katkılar sağlamıştır. Terörle mücadele, enerji güvenliği ve diplomatik arabuluculuk gibi kritik alanlarda vazgeçilmez rolü olan Türkiye’yi marjinalleştirmeye çalışmak, yalnızca ittifakı zayıflatacaktır.
Yunanistan’ın Sistematik Propaganda Ağı
Yunanistan, dijital platformlar, düşünce kuruluşları ve lobicilik faaliyetleriyle Türkiye’yi şeytanlaştırmaya yönelik güçlü bir kampanya yürütmektedir. Sosyal medya manipülasyonları, kültürel provokasyonlar (örneğin Kur’an yakma eylemleri) ve ABD içindeki agresif lobiler bu çabaların bir parçasıdır. Bu strateji, Türkiye’nin meşruiyetini hedef alan daha büyük bir operasyonun parçası olarak değerlendirilmelidir.
Sonuç: ABD’nin Stratejik Olarak Doğru Yerde Durması Gerekir
Silah satış kararları, etnik lobilerin ve tarihsel şikâyetlerin değil; ulusal güvenlik çıkarlarının ışığında verilmelidir. Türkiye, tüm zorluklara rağmen NATO’ya bağlılığını, bölgesel diplomasiye katkılarını ve terörle mücadeledeki kararlılığını sürdürmektedir. ABD, bu iş birliğini zayıflatmak yerine güçlendirmelidir.
Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu durum yalnızca diplomatik bir kriz değil; sistemli bir meşruiyet savaşıdır. Bu savaşı ancak birlik, stratejik akıl ve karşılıklı saygı kazanabilir.
YORUMLAR