Washington Merkezli Türk Amerikan Dernekleri Meclisi (ATAA) Derneğinin Ekrem İmamoğlu’nun Gözaltına Alınmasıyla İlgili Açıklamasına Cevap
Türk Amerikan Dernekleri Meclisi (ATAA) Dr. Nilüfer Esen Bilgin
Sayın Başkan Nilüfer Esen-Bilgin ve Türk Amerikan Dernekleri Meclisi Üyeleri,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını kınayan açıklamanızda yer alan iddialara saygıyla itiraz etmek için yazıyorum. Demokratik ilkelerin, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının önemini kabul etsem de açıklamanız, durumu yanlış yorumlamakta ve Sayın İmamoğlu’nun davasının ele alındığı yasal ve politik bağlamı göz ardı eden eksik bir anlatı sunmaktadır.
Her şeyden önce, Türkiye, anayasası ve hukuk sistemi çerçevesinde faaliyet gösteren bağımsız bir yargıya sahip egemen bir ülkedir. Sayın İmamoğlu’nun tutuklanmasının demokrasiye karşı siyasi amaçlı bir saldırı olduğu iddiası, davanın hukuki dayanağını göz ardı etmektedir. Yargı, siyasi görüşlere bakılmaksızın hukuka uygun olarak konuları soruşturma ve karara bağlama yükümlülüğüne sahiptir. Bir hukuki süreci, değerini dikkate almadan seçici bir şekilde “siyasi amaçlı” olarak etiketlemek, Türkiye’nin yargı kurumlarının meşruiyetini baltalama riski taşımaktadır.
Ayrıca, Sayın İmamoğlu seçilmiş bir yetkili olsa da seçilmiş olması, yasal incelemeden muafiyet sağlamaz. Demokratik yönetim, tüm kamu görevlilerinin yasalar çerçevesinde hesap verebilir olmasını gerektirir. Seçilmiş bir yetkilinin yalnızca siyasi pozisyonu nedeniyle yasal prosedürlerden muaf tutulması gerektiğini ima etmek, hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırıdır.
Tutuklanmasının, muhalefet seslerini susturma girişimi olduğu iddianız hem spekülatif hem de yanıltıcıdır. Türkiye, muhalefet figürlerinin yönetime ve seçimlere aktif olarak katıldığı canlı bir siyasi yapıya sahiptir. Muhalefet liderlerinin, partilerin ve eleştirel medya kuruluşlarının varlığı, siyasi çoğulculuğun sadece hoşgörülmediğini, aynı zamanda Türkiye’nin demokratik sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, davanın Türkiye kurumlarına olan kamu güvenini aşındırdığı iddiası, daha geniş bir gerçeği göz ardı etmektedir. Türkiye halkı, hukuk sisteminin adaleti tarafsız bir şekilde sağlamasını beklemektedir. Parti üyeliğinden bağımsız olarak, yasal işlemlerle karşı karşıya kalan herhangi bir kamu görevlisi, bu endişeleri uygun yasal kanallar aracılığıyla ele almalıdır. Hukuk, hangi davaların takip edileceğini veya reddedileceğini seçici siyasi anlatılarla değil, tüm bireylere eşit şekilde uygulandığında kurumlara olan güven güçlenir.
Son olarak, uluslararası müdahale çağrınız, ulusal egemenlik ilkesini göz ardı etmektedir. Türkiye, herhangi bir demokratik ülke gibi, dış müdahale olmaksızın kendi iç hukuk meselelerini ele alma hakkına sahiptir. ABD Büyükelçiliği bile, “Başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız.” demiştir. Yabancı aktörleri iç hukuk sürecine müdahale etmeye teşvik etmek, dünya çapında yargı kararlarını meşruiyetsizleştirmek için kullanılabilecek tehlikeli bir emsal oluşturma riski taşımaktadır. Hukukun üstünlüğünün kendi yolunu izlemesine izin vermek esastır, çünkü tüm bireyler suçlu bulunana kadar masum kabul edilir.
ATAA’yı, Türkiye’nin yasal çerçevesine ve yargı bağımsızlığı ilkesine saygılı, daha dengeli ve nesnel bir bakış açısı benimsemeye çağırıyorum. Demokratik değerleri, herhangi bir bireyi yasal hesap verebilirlikten koruyarak değil, usulüne uygun sürecin gözetilmesi ve adaletin adil ve şeffaf bir şekilde sağlanmasını sağlayarak korumak zorunludur.
YORUMLAR