Kazakistan Cumhuriyeti’nin Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Ekselansları Yerzhan Ashikbayev’e Tepki
Kazakistan’ın Güney Kıbrıs’ta Büyükelçilik Açma Kararında Derin Hayal Kırıklığı
Ekselansları Ashikbayev,
Kazakistan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) varlığını tamamen göz ardı ederek Güney Kıbrıs’ta bir büyükelçilik kurma kararıyla ilgili olarak size derin bir hayal kırıklığıyla yazıyorum. Bu karar, yalnızca diplomatik bir yanlış adım değil, aynı zamanda Türkiye ve daha geniş Türk dünyasıyla derin medeniyet ve akrabalık bağları olan gururlu bir Türk ulusu olan Kazakistan’ı yönlendirmesi gereken tarihi, yasal ve ahlaki zorunluluklara bir hakarettir.
Uzun zamandır uluslarımız arasındaki bağları güçlendirmek için çalışan bir Türk-Amerikalı olarak — Kazakistan’ın bağımsızlığının 30. yıldönümünde, Aralık 2021’de, o zamanki Başkonsolos Almat Aidarbekov ile birlikte, New York’un tarihi Bowling Green’inde Kazak bayrağını ilk kez göndere çeken kişi olmak da dahil — adalet ve tarihi gerçekler için ilkeli bir duruştan ziyade mali ve jeopolitik çıkarlar tarafından yönlendirilen bir karar gibi görünen bu karar karşısında derin üzüntümü ifade etmekten kendimi alamıyorum.
Dışişleri Bakanı Murat Nurtleu’nun Kıbrıslı Türkleri veya KKTC’yi tanımadan adaya seyahat etmesi sadece bir ihmal değil, bir ihanettir. Kıbrıslı Türk tarafına en temel diplomatik nezaketi bile göstermemesi, barışa olan sarsılmaz bağlılıklarına rağmen sistematik olarak izole edilen ve görmezden gelinen insanlara tokat gibi çarpmıştır. Ray Charles bile hayatta olsaydı adada iki devlet olduğunu görebilirdi; ancak Kazakistan’ın eylemleri, basit bir ihmalden ziyade kasıtlı bir cehaleti akla getiriyor.
Ekselanslarına hatırlatmama izin verin, bu yıl KKTC’nin kuruluşunun 52. yıldönümüdür. Bu kuruluş, Kıbrıslı Türkleri karşılaştıkları amansız saldırılardan koruma zorunluluğu nedeniyle var olmuştur. Atina Temyiz Mahkemesi, 21 Mart 1979 tarihli kararında, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin yasallığını teyit ederek, müdahalenin Londra-Zürih Anlaşmaları uyarınca gerçekleştirildiğini kabul etmiştir.
Krizin gerçek kışkırtıcıları, 1974 darbesini düzenleyen Yunan subayları ve Rum Kıbrıslı işbirlikçileriydi; ancak bugün Kazakistan, adaletsizliği sürdürenlerle ittifak kurmayı, adaletsizlikten muzdarip olanlarla değil, tercih ediyor.
Tarih, Kıbrıslı Rumların barış söz konusu olduğunda ne kadar uzlaşmaz oldukları hakkında ciltler dolusu şey anlatıyor. Eski Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nicos Rolandis, 1948 ile 2017 yılları arasında Kıbrıslı Rumların açıkça reddettiği en az on altı barış girişimini belgeledi. En dikkat çekeni, Kıbrıslı Türklerin %65 oranında ezici bir çoğunlukla desteklediği 2004 Annan Planı, Kıbrıslı Rumların şaşırtıcı bir şekilde %76’sı tarafından reddedildi. Sorunu çözmeye yönelik bu açık redde rağmen, Avrupa Birliği’ne giriş hakkı verilenler Kıbrıslı Rumlardı; Kıbrıslı Türkler ise diplomatik belirsizlik içinde bırakıldı. Bu reddetme ve engelleme örüntüsü, Kazakistan’ın bir tarafı tamamen göz ardı ederken diğer tarafı desteklemeyi seçmeden önce duraklamasına neden olmalıydı.
Türk-Amerikan toplumunun bir lideri ve Kazakistan’ın görünürlüğünü ve ortaklıklarını teşvik etmek için yorulmadan çalışan biri olarak, Kazakistan’ın kararının 500.000 kişilik Türk-Amerikan toplumunda yarattığı derin incinmişlik ve ihanet duygusunu aktarmalıyım. Bir Türk ülkesinin tarihi gerçeği, akrabalığı ve adaleti hiçe saymasını görmek bizi üzüyor. Ekonomik teşvikler ve siyasi pragmatizm, Kazakistan’ın dış politikasının tek belirleyicileri olacaksa, bu durum, Türk dünyasının dayandığı değerler hakkında ne gibi bir mesaj veriyor?
Ekselansları, Türk dünyasının gücü her zaman birliğinde, dayanıklılığında ve ortak tarihi bilincinde yatmıştır. Güney Kıbrıs ile tek taraflı bir ilişki lehine KKTC’yi bir kenara bırakma kararı, yalnızca Kıbrıslı Türklere bir hakaret değil; adalete, hakkaniyete ve tarihi gerçeğin korunmasına inanan herkese bir hakarettir.
Kazakistan’ı eylemlerinin sonuçlarını yeniden gözden geçirmeye ve Kıbrıslı Türk tarafıyla ilişki kurmak için anlamlı adımlar atmaya çağırıyorum. Diplomatik tanıma ve ilişki, eşitlik ve tarihi adalet ilkeleri tarafından yönlendirilmelidir.
YORUMLAR