Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasan ÇELİK

Sayın Cumhurbaşkanımıza çağrımdır, ABD’deki Utanmazlığa Artık “Dur” Deyin!

Biz önce Allah’tan korkarız, sonra da ülkemizin bir tek kuruşunun, bir tek itibarının zedelenmesinden. Yoksa ne kalemimizden korkarız ne sesimizden çekiniriz. Biz, yiğidin harman olduğu topraklardan geldik. İzinde yürüdüğümüz kişi, 42. Alay Komutanı’dır. Bu bilinçle ve sorumlulukla yazılarımı yazıyorum.

Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren bazı kurum ve şahısların, temsil ettikleri yapılar üzerinden etik dışı kazanç sağladıklarına dair kamuoyunda çok ciddi iddialar var. Bir kurumun başında yer alıp, o kurumun itibarı üzerinden kendi şirketlerine maddi kazanç sağlamak; sadece ahlaki değil, hukuki ve vicdani anlamda da kabul edilemez bir durumdur.

Gazetecilik ilkeleri gereği şunu da açıkça belirtmek isterim: Adı geçen kişi ve kurumlar, gönderecekleri yazılı açıklamalarla kamuoyunu tatmin eder nitelikte bir yanıt verirlerse, bu beyanlarını aynen yayınlamaya hazırım. Ancak sessizlik ya da saptırma girişimleri, halkın vicdanını susturmaya yetmeyecektir.

Özellikle altını çizmek istediğim bir başka husus ise bizzat kendi tecrübeme dayalıdır: Yaklaşık 6-7 yıl önce, hasancelik64@hotmail.com e-posta adresimle New York Başkonsolosluğu’nun resmi davetiye listesinde yer alıyordum. Ancak bir süre sonra bu listeden çıkarıldığımı fark ettim. Aldığım duyumlara göre, bazı şahıslar bu listeleri düzenleyip doğrudan Başkonsolosluk makamına sunuyor. Peki kimdir bu insanlar? Nasıl oluyor da devletin diplomatik temsilciliğinde bu tür manipülasyonlara imza atabiliyorlar?

Devletin gözünden bu çarpık düzen nasıl kaçar? Yoksa göz göre göre mi susuluyor?

Yılda iki kez bazı cami derneklerinin üzerinden otobüs kaldırarak, 24 Nisan’da Washington’da ve Mayıs ayında Türk Günü yürüyüşünde boy göstermeleriyle ‘hizmet’ etiketi altında aslında bambaşka ticari ve kişisel menfaatlerin üzeri örtülüyor.

İşte tam da bu yüzden, artık bu düzenin kökten değişmesi gerekiyor

Bu işin sadece Amerika değil, Türkiye ayağı da var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuyu duyduğu anda gereken adımları atacağından, bu çarpık yapının üzerine gideceğinden şüphemiz yok. Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın da bu meseleye kayıtsız kalacağına milletçe inanmıyoruz. Bu kurumun içinden, bu çürük elmaların bir bir temizlenmesi şarttır.

Bugün sosyal medya hesaplarımdan bu konuda yaptığım paylaşımın ardından abartısız söylüyorum, yaklaşık 200’e yakın telefon aldım. Sayısız mesaj geldi. Arayan, ulaşmaya çalışan çok sayıda kişiye cevap veremedim. Ama hepsine buradan teşekkür ediyorum.

Hepsinin söylediği ortak bir cümle vardı:

“Yüreğine sağlık… Sessiz toplumun sesi oldun. Konuşmayanların dili, susanların hayali oldun.”

Böylesi bir yüzsüzlükle, bu denli pervasızlıkla nadiren karşılaştım

ABD’de 30 yıldır hasbelkader gazetecilik yapıyorum. Çeşitli gazeteler ve ajans muhabiri olarak çalıştım. Nice kriz, skandal, çarpıklık gördüm ama böylesi bir yüzsüzlükle, bu denli pervasızlıkla nadiren karşılaştım.

Bir eyalette yapılacak olan Türk Günü yürüyüşü nasıl olur da bir kişinin iki dudağının arasına bırakılır? Hangi demokratik toplumda, hangi kurumsal ciddiyette böyle bir şey kabul edilebilir?

Daha da vahimi, New York Başkonsolosluğu’nun bu duruma sessiz kalmasıdır. Paterson’daki Türk Günü yürüyüşünün neden iptal edildiğini araştırıp kamuoyuna neden bir açıklama yapmadı? Neye göre iptal edildi, kime göre düzenleniyor, hangi ölçütlere göre karar veriliyor? Bu durum artık bir organizasyon eksikliği değil, bir zihniyet sorunudur.

Böylesine sorumsuz, böylesine keyfî bir düzenle ne millet temsil edilir ne de devlet ciddiyeti korunur. Kamuoyunun, Türk Amerikan toplumunun artık bunları sorgulama ve cevap isteme zamanı gelmiştir.

Bu halkın sesi susturulamaz. Bu toplum artık susmayacak

Devletime bu konuda elimdeki tüm bilgileri vermeye hazırım. Ama açık ve net söylüyorum: Devletimin New York ayağına güvenmiyorum. Neden mi? Çünkü bu yapılarla iş birliği içinde olduklarını düşünüyorum. Yanıldığımı söyleyenler varsa, buyursunlar. Hem beni hem Türk-Amerikan toplumunu ikna etsinler. Ben her zaman hakkın, doğrunun, milletin yanındayım.

Bugün sosyal medya üzerinden paylaştığım bu çağrımı, kayıt altına almak adına bir kez daha buradan yayınlıyorum.

Çünkü bu sadece bir gazetecilik meselesi değil, bu bir memleket meselesidir. Ben bu kadarını dillendirdim ve gerisi devletimize düşüyor.

Peterson’daki Türk Festivali Neden İptal Edildi?

Toplumun Cevap Beklediği Sorular, Sessizlikle Geçiştirilemez…

Amerika’daki Türk toplumu, geçtiğimiz günlerde bir festival heyecanı yaşayacaktı. Ancak Paterson’da düzenlenmesi beklenen Türk festivali, yağmur bahanesiyle son anda iptal edildi. Oysa kamuoyunun dikkatinden kaçmayan bazı detaylar, bu iptalin sadece hava koşullarıyla açıklanamayacağını düşündürüyor.

Kulislerde korkunç iddialar konuşuluyor. Bir kamu kurumu üzerinden organize edilen bu festivalin arkasında, ciddi bir yolsuzluk ve usulsüzlük ağı mı vardı? Kamu kaynaklarının nasıl ve kimler tarafından kullanıldığı sorusu cevapsız duruyor.

İddialar öylesine büyük ki, eğer doğruysa Amerika’daki Türk toplumuna hizmet etmekle yükümlü kurumlar, birer ticari araç haline getirilmiş. İsim vermeyeceğim, ama bu kurumun hangisi olduğunu sizler gayet iyi biliyorsunuz.

Soru açık: Bu kurumu kim yönetiyor, kim denetliyor?

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat önem atfettiği, temsil niteliği taşıyan bu kurumu kimlerin eline teslim ettiniz? Bu kuruma, bu topluma yıllardır bir çivi dahi çakmamış, toplum nezdinde en ufak karşılığı olmayan kişiler nasıl oluyor da başkan, başkan yardımcısı gibi sıfatlarla yönetici atanabiliyor?

İletişim Başkanlığı mı atıyor bu isimleri, yoksa Cumhurbaşkanlığı mı? Yoksa arka kapıdan girenler, Ankara’yı yanlış yönlendirenler mi var?

Bu kurumun çatısı altında görevli görünüp aynı zamanda kendi özel ticari işlerini yine bu kurum üzerinden yürüten kişilere kim göz yumuyor? Kime ne karşılığı bu imkanlar sağlanıyor?

Amerika’daki Türk-Amerikan toplumu, artık bu sorulara yanıt bekliyor. Sessizlik bir tercih değil, bir suç ortaklığına dönüşebilir. Yağmurun festival iptali için bahane edilmesi kadar basit açıklamalarla bu milletin aklıyla alay etmeyin. Gerçekler su yüzüne çıkıyor ve bu su berrak değil.

Eğer kamuoyunda konuşulanlar doğruysa, Amerika’daki Türk toplum yapısında gerçekten lağım patlamış demektir.

Bu millete hesap vermek zorundasınız. Devletin adını kullanarak şahsi menfaat temin eden, toplumun emeğini kendi çıkarlarına çeviren hiç kimse bu milletin gözünde meşru değildir.

Milletimize, devletimize, cumhurbaşkanımıza, bu ülkeye ve onun onurlu vatandaşlarına olan borcumuz; şeffaflık, liyakat ve hesap verebilirliktir.

Ve unutulmasın:

Toplumun güvenini kaybeden hiçbir yapı ayakta kalamaz.

Not: Sadece iddaları ciddiye alarak bu açıklamayı yaptım. İddalara yönelik kamuoyunu ikna edici açıklamanızla başta şahşım olmak üzere Türk Amerikan halkı sizinle… Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgileri önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağım.

Kamuoyuna açık çağrımdır:

Gelin, hep birlikte ses verelim. Bu toplumu çarpık yapılardan ve liyakatsiz insanlardan hep beraber arındıralım. Destek sizden, mücadele hepimizden.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER