Hasan Çelik/TÜRK USA NEWS
NEW YORK – Bölgesel Planlama Derneği’nin (Regional Plan Association) yayımladığı yeni bir rapor, New York City ve çevresindeki konutların iklim değişikliği nedeniyle ciddi bir risk altında olduğunu ortaya koydu. Rapora göre, 2040 yılına kadar şehir genelinde 80 bine kadar konut su baskınları nedeniyle kullanılamaz hale gelebilir. Bu rakamın 2070’e kadar iki katına çıkarak 160 bine ulaşabileceği öngörülüyor.
Araştırma; New York City, Long Island ve Westchester County bölgelerinde yer alan yaklaşık 77.300 dönümlük konut alanının 2040’a kadar su baskını tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Suffolk County, yaklaşık 37.800 dönüm ile en fazla risk altındaki alan olarak öne çıkarken, New York City’de su baskını riski taşıyan konut bölgeleri yaklaşık 20.900 dönümü kapsıyor.
Rapor, 2040 yılına kadar bu bölgelerde 1,6 milyona kadar insanın sel riski taşıyan alanlarda yaşayabileceğini, bu nüfusun 1 milyonunun ise kentsel merkezlerde olacağını öngörüyor. Ayrıca, risk altındaki alanlarda faaliyet gösteren işletmelerin sayısının da 1 milyonu aşabileceği belirtiliyor.
Bu bulgular, New York’un halihazırda karşı karşıya olduğu konut krizini daha da derinleştirme potansiyeli taşıyor. Rapora göre, sel baskınına bağlı kayıpları ve nüfus artışını dengelemek için 2040 yılına kadar 1,26 milyon yeni konut birimine ihtiyaç duyulacak. Ancak mevcut imar düzenlemeleri, yalnızca yaklaşık 580.000 yeni birime olanak tanıyor.
Ayrıca rapor, çalışmanın kapsadığı alandaki neredeyse tüm konut arsalarının sadece tek ailelik evler için imara açık olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran, New York City’de %100, Long Island ve Westchester’da ise %95’in üzerinde. Gelişmeyi kısıtlayan bir diğer unsur ise büyük oranda geçerli olan asgari arsa büyüklüğü gereklilikleri.
Belediye Başkanı Eric Adams’ın “Evet Şehri” (City of Yes) adlı imar reformu planı kapsamında önümüzdeki 15 yıl içinde yaklaşık 80.000 yeni konut üretilmesi hedefleniyor. Ancak rapora göre bu girişim, tahmin edilen konut açığının yalnızca %11’ini karşılayabilecek.
Rapor; büyümeyi toplu taşıma merkezli, çok aileli, karma kullanımlı yapılara yönlendirmeyi, sel dayanıklı altyapı yatırımlarını ve yüksek riskli bölgelerde “yönetilen geri çekilme” politikalarının değerlendirilmesini öneriyor.