Yazımın başında açıkça alenen ilan ediyorum. Ne 2 dakika sohbetim ne de 2 satır sohbetim olmuştur. Birkaç toplantıda sadece merhabadan ibaret selamlaşma.
Ancak düsturumuz icabı ve 45 yıllık gazeteciliğimizin verdiği prensiplerle yazmazsak içimiz de ukde kalacak.
Her toplumun tarihinde bazı isimler vardır ki, artık unvanlara ihtiyaç duymazlar.
Onlar, görevde olsun ya da olmasın, hafızalarda bıraktıkları izle konuşurlar. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) için Atila Pak tam da böyle biridir.
Bu yüzden birçok kişi gibi ben de onu “Onursal Başkan” olarak anıyorum.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, Türk Günü Yürüyüşü’nün asıl anlamına ve sahipliğine dair önemli mesajlar verdi. Satır aralarında yalnızca bir etkinliği değil, toplumsal birlikteliği ve kurumsal aidiyeti de tartışmaya açtı. Haklıydı. Çünkü mesele bir yürüyüşten çok daha fazlasıydı.
Amerika’da yaşamak, yalnızca adres değiştirmek değil; köklerinden kopmadan, kimliğini yeniden ve yeniden inşa etmeye çalışmaktır. Bu zorlu çabanın içinde en güçlü kaldıraç ise, bireysel kahramanlıklar değil; toplumsal dayanışmadır.
Atila Pak’ın da vurguladığı gibi, Türk Günü Yürüyüşü bir “kişisel temsil” değil, “kurumsal bir sorumluluk”. 1981’den bu yana süregelen bu gelenek, Federasyonun tüzüğünde açıkça tanımlanmış bir görev alanı. Bu etkinliği düzenlemek, bir kişinin egosunu parlatmak için değil, bir milletin kimliğini diri tutmak için var.
Son yıllarda gördüğümüz gibi, yürüyüş organizasyonunda yer alan bazı kişiler, izin belgelerini bir tür “sahiplik senedi” gibi sunabiliyor. Oysa ne bir dilekçe, ne de bir imza, bu yürüyüşün asıl sahibini değiştirmez. Çünkü bu yürüyüşün sahibi, yıllardır o bayrağı omuzlayarak yürüyen halktır. Kimlik bilinciyle sokaklara çıkan binlerdir.
İzin almak, organizasyonel bir görevdir; toplumsal meşruiyetin karşılığı değil. Atila Pak’ın bu noktadaki net ve sessiz ama derin vurgusu, aslında Federasyonun yalnızca bir tabela olmadığını, aynı zamanda bir ilke olduğunu hatırlatıyor.
Türk Amerikan toplumu, göçmenliğin zorlukları içinde ayakta durmaya çalışan, kimliğini korumaya çabalayan bir topluluktur. Bu çabanın içinde gönüllülük esastır. Ama gönüllülük, gösterişle karıştığında işin rengi bozulur. Atila Pak’ın dili tam da bu ayrımı yapıyor. Ne kimseyi hedef alıyor, ne de kendini yüceltiyor. Sadece olanı olduğu gibi, olması gerektiği gibi ifade ediyor.
Paylaşımın en güçlü çağrısı ise şu cümlede gizli: “Bugün artık ayrılıklar değil, ortak paydalar konuşulmalı.” Ne kadar da doğru bir tesbit. Hele ki diasporada, birlik olmadan görünür olmak neredeyse imkânsızken…
Federasyonun kurum olarak yeniden ayağa kalkması, yalnızca tüzükle değil, vicdanla mümkündür. Atila Pak gibi isimlerin sözüne kulak verilmeden ise bu mümkün değildir.
Atila Pak, unvanı olmasa da gönüllerin başkanıdır. Çünkü o, yalnızca ne yapıldığını değil, nasıl ve neden yapıldığını da sorgulayan bir ses olmuştur.
Bugün Türk Günü Yürüyüşü’nde hangi bayrak taşınıyor, hangi logo öne çıkıyor değil; hangi değerlerle yüründüğü önemlidir.
Amerika’daki Türk toplumu, artık birbirinin ayağına değil, yüreğine basmayı bırakmalı. Çünkü kimliğimiz, ancak omuz omuza yüründüğünde bir anlam kazanır.
YORUMLAR