Bir zamanlar dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın umutlarını yükleyerek geldiği Amerika, “özgürlüğün ve fırsatın ülkesi” olarak tanıtılırdı. Göçmenler, her ne kadar ilk günlerde zorluk yaşasalar da bir gün kendi evlerini alabileceklerine, çocuklarını iyi okullarda okutabileceklerine, emeklilikte huzurlu bir yaşam süreceklerine inanırlardı. Bu inanç, “American Dream” yani Amerikan Rüyası’nın temelini oluşturuyordu.
Bugün ise tabelalarda hâlâ “land of opportunity” fırsatlar ülkesi yazıyor, ama sokaklardaki manzara bambaşka: Şehrin göbeğinde, en kalabalık caddelerde, sabah işine giden takım elbiseli bir yöneticiyle köprü altına çadır kurmuş evsiz bir insan yan yana yürüyebiliyor. Bu tezat, Amerika’nın bugünkü gerçekliğini özetliyor.
Ekonomik Çöküşün Sıradan Hayata Yansıması
ABD ekonomisinin dip yapıp yapmadığı hâlâ tartışmalı. Ama market raflarına bakan bir annenin gözlerindeki endişe, ekonomistlerin yüzlerce sayfalık raporundan daha çok şey anlatıyor.
- Bir litre sütün fiyatı son üç yılda %38 arttı.
- Et fiyatları pandemi öncesine göre %45 yükseldi.
- Orta gelirli bir ailenin mutfak masrafı 2020’ye göre aylık ortalama 400 dolar daha fazla.
- Benzin fiyatları geçen yıla göre %20 arttı; işe gidip gelmek bile bütçeleri sarsıyor.
- Kira fiyatları New York’ta 3-4 bin dolar, San Francisco’da 4 – 5 bin dolara dayandı.
İşsizlik resmi rakamlara göre %7,2 görünse de yarı zamanlı işlerde çalışan milyonlar, bu oranın ardındaki gerçek tabloyu oluşturuyor.
Trump Döneminin İzleri
Trump yönetiminin göçmenlere yönelik sert politikaları tarım, inşaat ve hizmet sektörlerinde iş gücü krizine yol açtı. Kaliforniya’da işçi bulamayan tarım şirketleri 2025’te ürün kayıplarının %30’a ulaştığını açıkladı. Çin’e konulan gümrük vergileri ithalat maliyetlerini %10-20 artırdı ve bu artış doğrudan tüketiciye yansıdı.
Şirketler, vergi reformuyla kısa vadede kazandı ama bütçe açığı 2025 itibarıyla 2 trilyon doları aştı. Bedeli ise sosyal yardımların kısılmasıyla dar gelirli Amerikalılar ödedi.
Trump’ın Söylemleri ve Ekonomik Bozukluğun Habercisi Akaryakıt Fiyatları
Benzin fiyatları, ekonomideki çalkantının en somut göstergelerinden biri. Pompa başında ödenen her ekstra dolar, yaklaşan ekonomik bozukluğun küçük ama güçlü bir işareti. Fakat halkın gündemi çoğu zaman farklı: Trump’ın tepeden konuşmaları, seçim meydanlarında tekrarladığı sözler ve “Benim dönemimde benzinin fiyatı bu kadar yüksek değildi” çıkışları tamamen boşa çıkmış durumda.
Bu söylemler sadece bir seçim vaadiydi, aynı zamanda daha büyük bir ekonomik sıkıntının etkilerini çok rahat gözükmesi. Enerji fiyatlarındaki dalgalanma, eninde sonunda tüm sektörlere ve hanelere yansıyor. Biden yönetimi bunu küresel krizlerle açıklıyor: pandemi sonrası arz sıkıntıları, Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki belirsizlikler… Ancak Amerikalı için pompada gördüğü rakam, Washington’daki açıklamalardan daha ikna ediciydi.
Trump, bu kaygıyı siyasallaştırarak yükselen fiyatları kendi lehine kullanıyor. Halkın cebindeki kaybı bir “sistem çöküşünün işareti” olarak sunuyor. Bu da toplumda hem bir şikâyet hem de “alternatif kurtarıcı” beklentisi yaratıyor.
Yoksulluğun Görünmez Yüzü
Bugün ABD’de 600 bin kişi evsiz. Daha da çarpıcı olanı, evsizlerin %30’unun çalışıyor olması. Yani tam zamanlı iş sahibi olmak bile artık barınma garantisi değil. Yaklaşık 40 milyon Amerikalı yoksulluk sınırının altında yaşıyor, her altı çocuktan biri açlıkla mücadele ediyor.
New York’un metro alt geçitlerinde battaniyeye sarılmış, plastik torbaları yastık yapmış insanlar günlük hayatın olağan görüntüsü haline geldi. Kimse dönüp bakmıyor bile. Bu manzara, Amerika’nın sessiz çöküşünü anlatıyor.
Amerikan Toplumunun Kutuplaşması
Zengin ile fakir arasındaki uçurum büyürken orta sınıf eriyor. En zengin %1, ülke servetinin %32’sini elinde tutuyor. Son 50 yılın en yüksek gelir eşitsizliği yaşanıyor. Üstelik Trump döneminden itibaren siyasette başlayan keskin kutuplaşma artık aile sofralarına, iş yerlerine, kiliselere kadar sızmış durumda.
Amerikan Rüyası mı, Amerikan Kabusu mu?
Amerika, kendi vatandaşlarının refahını artırmak yerine kaynaklarını uzak coğrafyalardaki savaşlarda tüketiyor. İçeride ise yoksulluk, evsizlik, altyapı sorunları büyüyor.
Bütün bunlar olurken, Amerikan Rüyası giderek sönüyor. Yerine her geçen gün büyüyen bir Amerikan kabusu geliyor. Ve bu kabus, artık sadece göçmenlerin değil, Amerikalıların da uykusunu kaçırıyor.
YORUMLAR