Dünyada futbolun dili, pasaport sormaz. Ama bugünkü Amerika, sınır kapısında topa bile vize istiyor.
2026 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Amerika Birleşik Devletleri, küresel ölçekte bir spor şöleni sunmak yerine, giderek kapılarını dış dünyaya kapatan bir ülkeye dönüşüyor. Başkan Donald Trump’ın iktidara dönüşüyle birlikte yeniden yükselişe geçen seyahat kısıtlamaları, bu organizasyonun başarısını doğrudan tehdit ediyor.
Vize Engelleri ve Gözaltılar: Dünya Kupası’na Gölge mi Düşüyor?
ABD’ye giriş yapmak isteyen turistler, sporcular, gazeteciler ve iş insanları artık rutin bir kontrol sürecinden değil, potansiyel bir suçlu muamelesinden geçiyor. Oregon Senatörü Ron Wyden’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’e gönderdiği mektup, Washington’un hoyrat seyahat politikalarının ülkenin hem itibarını hem de ekonomisini nasıl baltaladığını açıkça gözler önüne seriyor. Wyden, “Bu artık bir güvenlik önlemi değil, bir caydırma politikasıdır,” diyerek uyarısını net bir şekilde ifade ediyor.
Trump’ın Seyahat Kısıtlamaları Dünya Kupası’na Engel Olabilir mi?
Trump’ın göçmen karşıtı dili ve sınır politikaları yalnızca Latin Amerika’dan gelenleri değil, Avrupa’dan Asya’ya kadar geniş bir yelpazede uluslararası yolcuları da tedirgin ediyor. Kulüpler Dünya Kupası’ndan 2028 Los Angeles Olimpiyatları’na kadar uzanan bu zincir etkinliklerin kalbine inen her darbe, Amerika’nın küresel meşruiyetini bir adım daha aşındırıyor. Dünyayı ağırlayacağını iddia eden bir ülke, önce dünyadan korkmayı bırakmalı diye düşünüyorum.
2026 Dünya Kupası’na Giden Yolda Trump’ın Politikaları Ne Anlama Geliyor?
Amerika’nın günümüzdeki en büyük problemi artık güvenlik açığı değil, özgüven eksikliğidir. 11 Eylül sonrası inşa edilen güvenlik devleti mantığı, Trump döneminde paranoyak bir kabuğa dönüştü. Vize reddinden havaalanında gözaltına kadar uzanan keyfi uygulamalar, sadece insanları değil, değerleri de içeri sokmuyor. Dünya Kupası gibi bir organizasyon ise tam tersine; açıklık, ulaşılabilirlik ve samimiyet ister.
Trump’ın Kısıtlamaları Turnuvayı Nasıl Etkileyebilir?
Deyna Castellanos gibi uluslararası yıldızlar, yeniden giriş hakkını kaybetme korkusuyla milli takım davetlerini geri çeviriyor. Zambiya milli takımı, ABD’de oynayan dört futbolcusunu, Çin’deki maçlar için kadroya bile çağırmıyor. Sporun özgürleştirici ruhunu boğan bu tablo, Amerika’nın yalnızca sınırlarını değil, evrensel değerlerle kurduğu bağı da zayıflatıyor. Amerika’nın futbolu daha iyi oynatması için önce futbolun temsil ettiği o ortak insanlık diline saygı duyması gerekiyor. Aksi halde bu turnuva, kutlama değil kriz olacaktır.
Dünya Kupası mı, Dünya Kapanması mı?
Başkan Trump’ın ilk 100 günü geride kaldı. Uyguladığı sert tarifelerden geri adım atması kaçınılmaz görünüyor; er ya da geç özellikle Dünya Kupası öncesinde Amerika’nın fabrika ayarlarına dönmesi ülkede kaçınılmaz bir rahatlama yaratacaktır.
Peki bu tablo yeni mi? Hayır. Ama Trump’ın “fabrika ayarlarına dönüş” diye adlandırdığı bu yaklaşım, aslında Amerika’nın eski ama kusurlu bir alışkanlığı: güvenlik bahanesiyle hoşgörüsüzlük. Üstelik bu defa kurban sadece göçmenler değil; dünya.
ABD, Meksika ve Kanada’nın birlikte ev sahipliği yapacağı 2026 Dünya Kupası için kurulan bu birliktelik, Trump’ın tarifeleri ve ‘51. eyalet’ imaları ile dostluktan düşmanlığa evriliyor. Trump’ın Kanada üzerindeki açıklamaları yalnızca diplomatik ilişkilere değil, Dünya Kupası’na da açık bir gölge düşürüyor.
Trump yönetimi, “America First” sloganını “Only America” anlayışına dönüştürerek ülkeyi dünyadan izole ediyor. Oysa bu tür organizasyonlar, milliyetçiliğin değil, insanlığın zaferini kutlamak içindir. ABD ya bu yükü taşıyacak medeni cesareti gösterecek ya da ev sahibi olduğu bir turnuvada bile konuklarıyla gerçek bir temas kuramayan bir ülke olarak tarihe geçecek.
2026 Dünya Kupası: ABD Futbolu İçin Altın Fırsat mı, Kaçan Bir Şans mı?
ABD, Kanada ve Meksika’nın ev sahipliğinde düzenlenecek 2026 FIFA Dünya Kupası yaklaşırken, Amerika Birleşik Devletleri’nde futbolun geleceği yeniden tartışılıyor.
ABD futbolunun önemli isimlerinden USMNT efsanesi Tab Ramos, yaklaşan turnuvanın beklendiği kadar büyük bir etki yaratmayacağı görüşünde.
“Bu, sporumuzu bir üst seviyeye taşımak için altın bir fırsat, tıpkı 1994’ün futbolu haritaya koyması gibi,” diyen Ramos, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başka bir büyük adım atmak istiyorduk. Ancak o adımı atacağımızı sanmıyorum. Son 16’ya veya çeyrek finallere yükselsek bile, sahip olacağımız küçük ivmeyle sporumuzu daha alakalı kılmak için yeterli ilgiyi yaratabileceğimizi düşünmüyorum.”
Ramos’a göre temel sorun, futbolun hâlâ ABD’deki diğer ana spor dallarıyla rekabet edebilecek düzeyde ilgi görmemesi:
“Hayal kırıklığı bundan çok daha büyük… Bu Dünya Kupası’nı sporumuzu ABD’deki diğer büyük sporlarla yarışacak konuma getirmek için bir adım olarak kullanmadık. İnsanlar bu takım için heyecanlı değil. Taraftarlar maçlara bile gitmiyor.”
Özellikle turnuvadan sonra yaşanacak boşluk konusunda endişeli olan Ramos, şu çarpıcı uyarıda bulundu:
“En çok korktuğum şey, Dünya Kupası’ndan elendikten sonraki ilk gün ne olacağı. Beni asıl endişelendiren bu.”
Göçmen Politikaları ve Tarifelerin Gölgesi
Öte yandan, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden yükselişe geçen göçmen politikaları ve tarife uygulamaları da Dünya Kupası’nın geleceğini tehdit ediyor.
Ülkeye giriş çıkışlarda yaşanan sıkıntılar, sporcular, antrenörler, taraftarlar ve basın mensupları için ciddi endişelere yol açıyor. Özellikle vize süreçlerindeki gecikmeler, sınır kapılarındaki uzun bekleyişler ve sıkı kontroller, turnuvaya katılımı doğrudan etkileyebilir.
Uzmanlar, bu politikaların uluslararası turnuvalara zarar vereceğini ve ABD’nin küresel imajını daha da zedeleyeceğini belirtiyor.
Trump’ın göçmen ve tarife uygulamalarının, ABD futboluna ve 2026 Dünya Kupası’na zarar vermesi artık kaçınılmaz bir tehlike olarak yorumlanıyor.
Öte yandan ekonomik veriler de ortada. Ülkede ekonominin dibe vurduğu ve hayat pahalılığın tavan yaptığı bir dönemde Trump’ın bu tutumunun başarılı olacağına inanmayanlardanım. Uluslararası ziyaretlerde yaşanan %11,6’lık düşüş, ABD ekonomisine bu yıl 9 milyar dolara yakın bir kayıp olarak yansıyacak. Tüm bunlara rağmen, Trump yönetiminin içeriye kapanma politikaları için en küçük bir esneklik sinyali verilmiş değil. Fakat ben bu baskının altında bir kırılmanın yakın olduğunu düşünüyorum. İçeriden, hem Demokratlardan hem de Cumhuriyetçi siyasetçilerden gelen uyarılar artıyor. Dünya Kupası gibi küresel dev bir organizasyonun prestiji, belki de Trump’ı geri adım atmak zorunda bırakacak. Bu kez belki de “Make America Welcome Again” demek zorunda kalacak.
ABD Futbolu İçin 5 Acil Adım
Uzmanlar ve futbol severler, 2026 Dünya Kupası’nın boşa gitmemesi için ABD futbolunun derhal adım atması gerektiğini belirtiyor. İşte ABD futbolunun geleceğini kurtarabilecek 5 acil hamle:
1. Altyapıya Gerçek Yatırım
Futbol, sadece üst gelir grubuna hitap eden bir spor olmaktan çıkarılmalı. Ücretsiz veya düşük maliyetli futbol akademileri yaygınlaştırılmalı ve her kesimden çocuğun spora erişimi sağlanmalı.
2. Kolej ve Akademi Sisteminde Reform
Kolej futbol sistemi genç yetenekleri profesyonel dünyadan koparıyor. Gençler, daha erken yaşta profesyonel futbola geçiş yapabilecek şekilde desteklenmeli. Avrupa’daki sistem örnek alınmalı.
3. MLS’nin Kalitesini Yükseltmek
MLS, yaşlı yıldızların son durağı olmaktan çıkmalı. Genç yeteneklere daha fazla yatırım yapılmalı, rekabet seviyesi yükseltilmeli ve taraftarlarla güçlü duygusal bağlar kurulmalı.
4. Milli Takım Vizyonunun Değişmesi
ABD Milli Takımı için “sadece katılmak” değil, “kazanmaya oynamak” hedefi benimsenmeli. Futbol aklı daha cesur ve yaratıcı stratejiler üretmeli.
5. Futbolun Medyada Anlatımı Yenilenmeli
Futbol, Amerikan kamuoyuna alternatif bir eğlence değil, ana akım bir spor kültürü olarak sunulmalı. Hikâyeler, yıldızlar ve zaferler daha fazla ön plana çıkarılmalı.
Sonuç: Dünya Kupası mı, Kaçan Bir Fırsat mı?
2026 Dünya Kupası, ABD için tarihi bir dönemeç olabilir. Ancak bu fırsatın bir şölene mi yoksa büyük bir hayal kırıklığına mı dönüşeceği, bugün atılacak adımlara bağlı.
ABD, futbolu kalıcı bir kültüre dönüştürmek istiyorsa, sadece maç günü dolacak tribünlere değil, uzun vadeli ve samimi bir spor seferberliğine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca, uluslararası etkileşimin ve kültürel alışverişin değerini kavrayarak, sınırları yalnızca fiziksel değil, ideolojik anlamda da genişletmeli.
Aksi takdirde, Trump’ın göçmen politikaları ve milliyetçi söylemleri nedeniyle 2026 Dünya Kupası, Amerika için bir zafer değil, kaçırılmış bir fırsat olarak hafızalara kazınabilir. Futbol, sınırları aşan bir dil konuşur; Amerika, bu dili doğru konuşmak zorunda.
YORUMLAR