Gürcistan Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne bugün gerçekleştirdiği resmi ziyaret, hem fırsat hem de aciliyet içeren bir döneme denk geliyor. Gürcistan, Türkiye için dost bir komşudan çok daha fazlasıdır; istikrarı, toprak bütünlüğü ve refahı Kafkasya, Karadeniz bölgesi ve dolayısıyla Batı dünyasının güvenlik mimarisi için hayati önem taşıyan stratejik bir ortaktır.
Türkiye, Gürcistan’ın en büyük yabancı yatırımcısı konumundadır ve bu durum, onlarca yıllık ekonomik ve siyasi iş birliğinin bir kanıtıdır. Ancak bu ilişkinin ekonomik alanın ötesine geçerek Gürcistan’ın egemenliğini savunmaya yönelik daha güçlü ve daha görünür bir bağlılığa dönüşmesi gerekmektedir. Türkiye için Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü korumak bir hayırseverlik değil, bir çıkar meselesidir. Gürcistan’ın güvenliği, yüzyıllardır kültürel ve ticari bağlarla birbirine bağlı olan Rize, Çayeli, Pazar, Artvin, Trabzon ve Giresun gibi Türkiye’nin kuzeydoğu illerinin güvenliğini doğrudan etkilemektedir.
Gürcistan’ın stratejik konumu göz ardı edilemez. Hazar havzasını Bakü/Tiflis/Ceyhan petrol boru hattı ve Güney Gaz Koridoru aracılığıyla Avrupa pazarlarına bağlayan kritik bir geçiş koridoru görevi görmektedir. Bu güzergahlar Rusya ve İran’ı atlayarak Avrupa için enerji çeşitliliğini sağlamakta ve NATO müttefiklerinin enerji baskısına karşı direncini güçlendirmektedir. Ayrıca, Bakü-Tiflis/Kars demiryolu, Güney Kafkasya ekonomilerini Türkiye’ye ve Avrupa’ya bağlayarak güvenli ve alternatif bir ticaret yolu oluşturmaktadır.
Batı dünyası için Gürcistan, Karadeniz’de açık deniz yollarını koruma ve mal, enerji ve bilgi için güvenli kara yolları sağlama çabalarında kilit bir rol oynamaktadır. NATO ve AB, Gürcistan’ın bölgesel istikrardaki rolünün önemini defalarca vurgulamıştır. Avrupa Parlamentosu, Atlantik Konseyi ve AGİT gibi kurumlar, Kafkasya’daki kötü niyetli nüfuza karşı koymak için güvenli ve egemen bir Gürcistan’ın vazgeçilmez olduğunu vurgulamıştır.
2008’den beri Abhazya ve Güney Osetya’nın yasadışı işgalinde en canlı şekilde görülen Rus saldırganlığının gölgesi, Kafkasya’da barışın kırılgan olduğunu sürekli hatırlatıyor. Hem NATO üyesi hem de bölgesel bir güç olan Türkiye, açık ve net bir mesaj vermelidir: Rusya’nın eli Gürcistan’dan uzak tutulmalıdır. Gürcistan’a verilen açık ve kararlı destek, yalnızca Gürcistan’ın direncini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Moskova’ya Güney Kafkasya’yı istikrarsızlaştırmanın bir bedeli olacağı sinyalini de verecektir.
Laz kökenli biri olarak, Gürcistan’daki dostlarım sayesinde Gürcistan’la derin bir kişisel bağ hissediyorum. Laz halkı, Türkiye’nin kuzeydoğusu ve batı Gürcistan’ın tarihi ve kültürel coğrafyasında yer almaktadır. Ortak Karadeniz mirasımız bir folklordan çok daha fazlasıdır; Rize, Artvin, Trabzon ve Giresun’daki topluluklarımızı Gürcü komşularımızla birbirine bağlayan canlı bir bağdır. Gürcistan’daki herhangi bir istikrarsızlık, Karadeniz bölgesine anında yansır ve ticareti, turizmi, balıkçılığı ve sınır ötesi kültürel alışverişi tehdit eder.
Türkiye’nin Gürcistan’a siyasi, askeri ve ekonomik desteğini genişletmesinin zamanı geldi. Bu, savunma iş birliğini geliştirmeyi, istihbarat paylaşımını derinleştirmeyi, Gürcistan’ın güvenilir bir geçiş merkezi rolünü pekiştirecek altyapıya yatırım yapmayı ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunu savunmayı içeriyor. Türkiye, bunu yaparken yalnızca Gürcü halkıyla dayanışma içinde hareket etmekle kalmayacak, aynı zamanda kendi güvenliğini koruyacak ve Karadeniz bölgesinin kolektif istikrarını ilerletecektir.
Gürcistan’ın gücü, Türkiye’nin gücüdür ve güvenliği hem bölgesel hem de Batı güvenliğinin temel taşıdır. Gürcistan Cumhurbaşkanı’nın ziyareti, yalnızca diplomatik bir vesile değil, aynı zamanda Ankara’nın saldırganlığa karşı kararlı bir duruş sergileyen ve Kafkasya’da egemenlik, refah ve barış dolu bir geleceği savunan yenilenmiş stratejik taahhüdünün de başlangıcı olmalıdır.
YORUMLAR