Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasan ÇELİK

2026 Dünya Kupası ABD’de: Futbol mu, Siyaset mi Kazanacak?

2026 FIFA Dünya Kupası, tarihinin en büyük ve en iddialı organizasyonlarından biri olmaya hazırlanıyor. İlk kez 48 takımla, üç Kuzey Amerika ülkesinde—ABD, Kanada ve Meksika—eş zamanlı olarak düzenlenecek olan bu dev şov, futbolun küresel erişimini genişletmeyi amaçlıyor. Ancak ne yazık ki, bu rüya ABD’de giderek derinleşen iç siyasi çatışmalar ve ırkçılık tartışmaları ile gölgeleniyor. Trump’ın tartışmalı seyahat yasakları ve FIFA Başkanı Gianni Infantino’nun otoriter rejimlerle yakınlaşması, turnuvanın Amerikan topraklarındaki güvenilirliği ve başarısı üzerine büyük soru işaretleri yaratıyor.

Amerika’nın içinde bulunduğu bu siyasi atmosfer, 2026 Dünya Kupası’na nasıl yansıyacak? Spor, siyasetin gölgesinde kalır mı? Yoksa futbol, ülkedeki gerilimi aşarak birleştirici güç olarak parlayacak mı? Bu sorular artık sadece ABD’nin değil, tüm dünyanın gündeminde.

Trump’ın Seyahat Yasağı ve Sporun Engelleri

Başkan Donald Trump’ın getirdiği seyahat yasağı, turnuvaya katılacak sporcular, antrenörler ve yakın akrabalarını kapsayan belirli muafiyetlere rağmen, uygulamadaki belirsizlikler ve sert tutumlar nedeniyle büyük kaygılar yaratıyor. İnsan hakları örgütleri, bu yasakların özellikle belirli etnik gruplar ve çifte vatandaşlar için kısıtlamalara yol açabileceğini, bu durumun da uluslararası takımların ABD’deki maçlarına katılımını zora sokacağını söylüyor.

2026’dan önce düzenlenecek olan 2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası ve 2028 Yaz Olimpiyatları da ABD’de gerçekleşecek. Uluslararası spor camiasının gözleri, bu kısıtlamaların pratikte nasıl uygulanacağı ve Amerikan yönetiminin bu etkinliklere yönelik yaklaşımı üzerinde.

Infantino’nun Otokratlarla Dansı ve FIFA’nın İmajı

Öte yandan, FIFA Başkanı Gianni Infantino’nun Katar ve Suudi Arabistan gibi otoriter rejimlerle yakın ilişkileri, örgütün tarafsızlığına dair ciddi kuşkular doğuruyor. Infantino’nun geçen ay ABD Kongresi toplantısını boykot edip bu ülkelerde bölge liderleriyle görüşmesi, özellikle Avrupa futbol kurumları ve insan hakları savunucuları tarafından eleştirildi. Suudi Arabistan’a 2034 Dünya Kupası’nın verilmesi süreci, FIFA’nın “temizlenme” iddialarını gölgeleyen bir skandal olarak algılanıyor.

Bu ikili tablo, yani Trump’ın göçmenlik politikaları ile Infantino’nun otoriter rejimlerle siyasi yakınlaşması, futbolun küresel yönetiminde şeffaflık ve adalet talebini daha da yükseltiyor.

Boykotlar Kapıda mı?

Sosyal medyada ve çeşitli platformlarda, bazı uluslararası takımların ABD’deki maçlara gitmeme veya Kanada ve Meksika’daki karşılaşmalara yönelme olasılıkları konuşuluyor. Resmi olarak bu tür bir boykot çağrısı henüz gelmemiş olsa da, yasal süreçlerin dikkatle takip edildiği ve federasyonların tedirgin olduğu açık. ABD yönetimi ise seyahat muafiyetlerinin tüm tarafları kapsadığını vurguluyor; ancak uygulamadaki belirsizlikler sürüyor.

Spor ve Politika: Ayrılmaz Bir Çift?

FIFA’nın tarih boyunca “tarafsızlık” ve “birlik” söylemi, günümüzün jeopolitik karmaşasında giderek sınanıyor. Spor ve siyaset arasındaki çizgiler bulanıklaşırken, küresel futbolun en büyük sahnesi olan Dünya Kupası, artık sadece bir turnuva değil; aynı zamanda siyasi güç dengelerinin, insan hakları mücadelesinin ve uluslararası ilişkilerin bir arenası haline geliyor.

ABD’nin 2026 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması, sadece bir spor organizasyonu düzenlemekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu, Amerikan toplumundaki derin bölünmelerin, göçmenlik ve ırkçılık sorunlarının küresel bir platformda sınanacağı bir imtihan.

Sonuç: Futbol Kazanacak mı?

Her ne kadar resmi federasyonlar boykot ihtimalini düşük görse de, politik ve sosyal baskılar arttıkça futbolun dünya sahnesindeki duruşu sorgulanmaya devam edecek. Dünya Kupası’nın Amerika topraklarında başarılı bir şekilde gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, aslında küresel sporun devlet politikalarından ne kadar bağımsız kalabileceğinin de göstergesi olacak.

Sporun evrensel dili, insanları bir araya getirme gücünü elinde tutuyor. Ancak bu güç, eğer siyasi hesaplara kurban edilirse, sadece futbola değil, küresel barışa ve adalete de zarar verir.

2026, sadece bir Dünya Kupası değil, aynı zamanda futbolun politikadan arınma mücadelesinin de önemli bir sınavı olacak.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER